Ateistforum
  << Previous Topic | Next Topic >>indexe geri don  

İnsanlarda doğal inanma eğilimi varmıdır?

April 9 2004 at 4:25 PM
Darvinist  (Login Darvinist)
Ateistforum

İnsanlarda doğuştan bir inanma eğilimi varmıdır yoksa inanma eğilimi insana çevresinden empoze edilen bir düşüncemidir?

Bir çok tartışma esnasında bu kadar çok insanın inanan insan olması sanki doğal bir olaymış gibi algılandığını görebiliyoruz.
İnanan insanların tanrı fikirleri biribirinden az ya da çok farklı olmasına rağmen tüm insanların bir tanrı arama eğiliminde olduğunu söyleyenler var ve bunun doğuştan olduğunu ve bunu Allah'ın var olduğuna dair kanıt olarak gösteriyorlar.

İnsanlardaki inanma eğilimi gerçekten doğalmıdır?
Bu soruya ilk cevabı kendim ve kendi ailemden vermiş olayım.
Dört çocuğumdan ikisi yetişkin ve benim teist olduğum dönemlerde dünyaya geldiler. Daha sonra dünyaya gelmiş olan daha küçük iki çocuklarım ise ben ateist olduktan sonra doğdular.
Evimde ibadet yoktur çünkü eşim de bunu çoktan bıraktı. Teist olduğum dönemde doğan iki çocuğum arada bir Allah sözcüğünü kullanırlar fakat ibadet için değil, herkesin hayret veyahut öfke ifade ettiği fırsatlarda kullandığı gibi kullanırlar. İki küçük çocouklarım ise Allah sözünü hiç kullanmazlar ve ne olduğunu bile bilmezler.
Eğer ateistliği teistlik karşıtı olarak düşünürsek benim küçük çocuklarım ateist bile değiller çünkü hiç bir zaman teist olmadılar.
Küçük çocuklarımdan okula gideni okulda arkadaşlarının Kuran kursuna, okul dışı din derslerine gitmelerini bir ayrıcalıkmış gibi evde anlatır. Kendisine bu konuda sorulduğu zaman kolaylıkla biz inanmıyoruz diyor. Bu arada bana soru sormaktan geri kalmıyor tabii. Her çocuk gibi o da insanların, dağların taşların nasıl meydana geldiğini soruyor. Fakat bu sorularına hiç bir zaman yaratılmıştır diye cevap almadı. Aldığı cevaplar bilimsel kaynaklardan ve okuduğu yine bilimsel çocuk kitaplardandır.
Onun küçüğü henüz okula gitmiyor.
Her ikisinde de en ufak tanrı fikri olmadan, başka çocuklar ne yapıyorlarsa, ne seviyorlarsa, onlardan hiç bir farkı olmadan yaşıyorlar. Benim çocuklarımda mutlu ve üzüntülü oluyorlar, hediye isterler, gülerler ve ağlarlar.

Şimdi nerde kaldı doğal inanma eğilimi?
Benim bizzat yaşadığım ve tarif etmeye çalıştığım olay, doğal inanma eğiliminin bir başka teist masalı olduğunu göztermezmi? İnanma eğilimi, inasanın daha kendisinin bile bilincinde olmadığı bir dönemde ona empoze edilen bir fikir değilmidir? Ateist bir evde ikinci nesil olarak doğan benim çocuklarımda bu sözde doğal eğilim neden yok?

Sevgiler
Darvinist

 
    
AuthorReply
HACI
(Login hacihaci)

Re: İnsanlarda doğal inanma eğilimi varmıdır?

April 9 2004, 4:47 PM 

Sevgili Darvinist….
Doğal inanma din ve Allah’a inanma değil.. Beyinde onlarla ilgili merkezler yok.. Ama beyinde ruhsallıkla ilgili yöreler var. O yörelerin dağınık olduğuna inanılıyor. Her sosyal hayvan gibi insan da inanmak, güvenmek, paylaşmak niteliklerine sahip olan bir yaratık. Buna mecbur. Dinler bu insansal niteliği abüz eden parazitik kurumlar.. İnsanda mevcut inanma zorunluğundan yararlanarak beyne yerleşiyorlar. Oralarını ne ile doldurursan doldur. Çinlilerin dini yoktur. Ama ilginç olarak Çinliler son derece batıl itikatlı insanlardır. İnançların yüklendiği beyin yörelerini dinle değil, batıl inançlarla doldurmuşlardır. Onlar dinlerden de kötü inançlardır.

Selamlar
HACI

 
 
paristr
(Login paristr)
Ateistforum

Re: İnsanlarda doğal inanma eğilimi varmıdır?

April 9 2004, 6:00 PM 

Sevgili Darvinist kendi çocukları ile ilgili böyle bir gözlem yapmış. Bende bir süredir kendi oğlumu gözlemliyorum,
Oğluma bugüna kadar tanrının varlığı yada okluğu ile ilgili herhangi birşey söylemedim. Ancak zaman zaman bu konuda sağda solda duydukları, çocuklarla oynarken konuşurken vs. edindiği bilgilerden bahseder bazen bana. tatlı şeker oğlum edindiği bilgileri aktardıktan sonra parlayan gözleriyle öyle bir bakarki bana..... Doğrumu baba der o gözlerle... Bende ona sence doğrumu oğlum, doğrusu ne olabilir derim iyice aklı karışır canımın:)
Daha 4-5 yaşındayken bir arkadaşı vasıtasıyla öğrendi o bilgileri daha çok.. Anaokulundaki arkadaşının ninesi çocuğu öyle bir doldurmuşki anladığım kadarıyla çocuk habire din ile ilgili konulardan konuşuyor. haliyle bu durum bizim ufaklığada yansıyor.
Şu anda 8 yaşına yeni girdi ve 2 adet tanrı olduğunu düşünüyor:) Biri iyi diğeri kötü... İyi olan yukarda kötü olan aşağıda. O nine önce kendi torununu etkiledi, torunuda arkadaşını yani oğlumu:) Oğlum tanrı ya iki tane olabilir diyor yada hiç olmayabilir ama 1 tane olabileceğine aklı yatmıyor ilginç
İnsanda doğuştan bir tanrı inancı yok, ya ninelerden bulaşıyor ya arkadaşlardan.....

 
 
Anonymous
(Login ptk9)
Ateistforum

Re: İnsanlarda doğal inanma eğilimi varmıdır?

April 9 2004, 7:56 PM 


İnsanın doğuştan getirdiği eğilim, inanma değil, çaresizlik duygularıdır.

Yeni doğan bir insan yavrusu, bebeklik ve çocukluk dönemini de kapsayan yaşamının ilk yıllarında kendisinden büyük olanların (genellikle de ana-babasının) bakımına muhtaçtır. Eğer gerekli bakımı göremezse zaten hastalanır ve ölür.

Çocuğun temel duygusu çaresizliktir. Her şeyiyle kendisine bakım verenlere muhtaçtır. Beslenmeye, temizlenmeye, sevilmeye, korunmaya, hastalandığında tedaviye ... muhtaçtır. İnsan yavrusu hayata "zavallı" bir pozisyonda başlamaktadır, çevresinde de her türlü ihtiyaçlarını gidermek üzere hazır bekleyen ana-babasını görmektedir.

Çocuk büyüdükçe, hayatı öğrendikçe, o primer çaresizlik pozisyonundan da kurtulmaya başlayacaktır. Ama ya o çaresizlik duyguları? İşte o duygular bilinçaltında gizliden gizliye varlığını sürdürmeye devam edeceklerdir. Bu duyguların kaybolmadan varlığını sürdürdüğü, insan gerçekten çaresiz kaldığı durumlarda (ölümle burun buruna geldiği durumlar, fırtınada batma tehlikesi olan bir gemide bulunmak, deprem gibi doğal felaketler...) belli olur. İşte bu gibi durumlarda, kişinin çocukluğundaki gibi imdat isteyebileceği bir ana-babası yanıbaşında yoktur. Ama, ana-babanın fonksiyonunu üstlenmiş olan bir Tanrı vardır.

İnsanda doğal olarak var bulunduğu öne sürülen Tanrı inancı, bir yönüyle aslında "çaresizlik" duygularıdır. Bir başka deyişle, psikolojik açıdan çaresizlik duyguları olarak izah edilen durum, teist bakış açısına göre doğal Tanrı inancı olarak yorumlanmaktadır.

Çocukluktaki ana-babanın yerini erişkin yaşamda Tanrı'nın aldığı birçok psikolog tarafından belirtilmektedir. Bir başka deyişle, insan büyüyüp geliştikçe ana-babasını oturmuş olduğu tahttan indirerek o tahta Tanrı'yı oturtmaktadır. İnsanda doğal eğilim, Tanrı inancı değil, bir "ana-babanın çocuğu" olmaktır.

Özellikle Kitabı Mukaddeste insanların Tanrının çocukları olarak belirtilmesi, keza yine Tanrı'dan "göklerdeki Baba" olarak sözedilmesi, insanların bilinçaltında yer eden ana-baba=Tanrı olgusunun bir dışa vurumu olarak yorumlanmaktadır. (Özellikle psikanalitik yönelimli ekol bu görüştedir).


 
 
Anonymous
(Login ptk9)
Ateistforum

Gökteki Baba

April 11 2004, 1:11 PM 


Freud'a göre din, insanın kendi dışındaki doğa güçlerine ve kendi içindeki güçlere (içgüdülere) karşı çaresizliğinden kaynaklanmıştır. Ve insanlığın gelişme sürecinin ilk dönemlerinin bir ürünüdür. Bu dönemlerde akıllarını, iç ve dış güçlere karşı kendilerini koruyacak bir biçimde kullanmayı beceremeyen insanlar, bunları bazı "karşı-güçlerle" dengelemeye çalışmışlardır. Yani akıl aracılığı ile kavranamayan güçlere egemen olmayı sağlayacak ya da onları bastırmaya yarayacak bir takım duygusal yöntemler ve mekanizmalar geliştirmeişlerdir. Freud bunun kaynağının, çocukluk dönemi izlenimleri olduğunu ileri sürer.

Tehlikeli, kontrol edilemeyen ve anlaşılması mümkün olmayan güçler karşısında insan, anılarında bir geriye kaçış yapar ve çocukluktaki, babasınca korunma duygusuna kapılır. Baba çocuğun gözünde bilgeliğin, düşüncenin ve gücün simgesidir. Sevgisini ve korumasını sağlayabilmek için de, emire ve yasaklarına itaat gereklidir.

Bu biçimiyle din Freud'a göre, bir çocukluk deneyinin yinelenmesidir. İnsan kendini tehdit eden tehlikelere, çocukluğunda yaptığı gibi aynı yöntemle karşı koyar. Kendi güvensizliğini yenebilmek için, kendini şaşırtan ve korkutan, ama aynı zamanda da koruyan babasına teslim olur.

Özgürlük ve akıl, Freud'a göre, değişmeli olarak birbirleriyle bağımlıdırlar. İnsan "babasal" bir Tanrı illüzyonundan vazgeçtiği anda, evrendeki yalnızlığının ve anlamsızlığının bilincine varır. Babaevini terketmiş bir çocuk gibi, mahzun ve şaşkın kalıverir öyle orta yerde. İşte bu hastalıklı ve basit fikrin aşılması, insancıl evrimin en önemli amacıdır. İnsan kendini, acı da olsa gerçeği tam olarak görebilecek ve kabul edecek biçimde geliştirmek zorundadır. Kendi gicinden başka güvenecek hiç bir şeyi olmadığına inanırsa, o güçlerini doğru ve yerinde kullanmayı öğrenecektir. Kendini, tehdit eden ve koruyan otoritenin bir otoritenin bilinçaltı baskısından kurtarabilen özgür insan, aklının gücünü kullanıp, dünyayı ve onun üzerindeki kendi yerini, görevini kavrayabilir. Kendi başımıza düşünmeye cesaret edebilmenin tek yolu, kendimizi yetişkin olarak almak ve belirli bir otoriteden korkan, ona bağlı bir çocuk gibi davranmaktan vazgeçmektir. Bunun tersi de, aynı şekilde doğrudur.

(Erich Fromm'un "Psikanaliz ve Din" adlı kitabından yararlanılmıştır)

 
 
Anonymous
(Login ptk9)
Ateistforum

Re: İnsanlarda doğal inanma eğilimi varmıdır?

April 11 2004, 1:38 PM 

Dinsel öğretilere inanma gerekliliğinin nereden kaynaklandığını sorduğumuzda birbirleriyle dikkat çekici derecede kötü bir uyum gösteren üç yanıt alırız:
1. Bu öğretilere atalarımız inandığı için bizim tarafımızdan da inanılmayı hak ederler.
2. Bu konuda aynı ilkel çağlardan bize aktarılmış olan kanıtlarımız vardır.
3. Bu öğretilerin doğru olup olmadığı sorusunun herhangi bir biçimde ortaya atılması yasaktır.

En fazla kuşkumuzu çekmesi gereken, bu üçüncü noktadır. Her şey bir yana, böyle bir yasaklamanın tek bir nedeni olabilir: Toplumun, dinsel doktrinleri savunusunun, ardında yatan temelsizliğin iyice farkında olması.

İnanmalıyız, çünkü atalarımız da inanmıştı. Ama bizim bu öncellerimiz bizden çok daha cahildiler. Bugün kabul etmemiz hiç de mümkün olmayan şeylere inanıyorlardı; dinin doktrinlerinin de bu kategoriye ait bulunması olasılığı aklımıza gelmektedir.
Bize bıraktıkları kanıtlar, her türlü güvenilmezlik belirtisini taşıyan yazılı eserlerdedir. Bu eserler çelişkiler, düzeltmeler ve tahrifatlarla doludur ve olaylara dayanan kanıtlardan söz ettiklerinde bile, inandırıcı olamamaktadırlar. Bu eserlerin üslubunun veya hatta yalnızca içeriklerinin ilahi bir kudretten kaynaklandığının iddia edilmesi de pek yardımcı olmaz; çünkü bizzat bu iddia da gerçekliği sınanmakta olan doktrinlerden biridir ve hiç bir önerme, kendi kendisinin kanıtı olamaz.

.........................

Dinsel doktrinlerin mantığın yargılama alanı dışında -mantıküstü- olduğu ileri sürülür. Bu doktrinlerinin gerçekliğinin içimizde hissedilmesi, kavranmasının gerekli olmadığı söylenilir.
Ben her saçmalığa inanmak zorunda mıyım? Hepsine inanmak zorunda değilsem neden sadece buna inanayım? Mantığın terazisinden başka yargı ölçütü yoktur. Dinsel doktrinlerin gerçekliği, bu gerçekliğe tanıklık eden bir içsel yaşantıya bağlıysa bu ender deneyimi yaşamamış olan çok sayıdaki insanı ne yapacağız?
Bir insan kendisini aşırı derecede duygulandırmış olan bir vecd durumu sırasında dinsel doktrinlerin gerçekten doğruluğu konusunda sarsılmaz bir inanç edinmişse, bunun diğer insanlar için ne önemi olabilir?


(Sigmund Freud'un "Bir Yanılsamanın Geleceği - Bilim ve İman" adlı kitabından yararlanılmıştır)

 
 

(Login DreiMalAli)
Ateistforum

Re: İnsanlarda doğal inanma eğilimi varmıdır?

April 12 2004, 2:43 AM 

Selam ptk9
Aciklamalarin hosuma gitti.
Anlatmasam bile hep sezinleyip duruyordum ana/baba-tanri baglantisini.
Anlattiklarin prensip olarak elle tutulur seylere benziyor.
"caresizlik duygusuna" homurdanarak baksam bile.
Bu duygunun dogustan var olmasi?
Temel bir duygu olmasi?

Irdelemeye, üzerinde düsünmeye deger.

Saygilar

 
 
Anonymous
(Login ptk9)
Ateistforum

Sevgili DreiMalAli,

April 13 2004, 9:17 AM 

""caresizlik duygusuna" homurdanarak baksam bile."

Neden homurdanarak bakıyorsun?
Yeni doğan insan yavrusunun bakıma muhtaç olması halinin "duygu" olarak karşılığına çaresizlik adı verilmiş.
Sana göre yanlış olan birşeyler mi var?

 
 
ali oktay
(Login promaster)
Ateistforum

xxx

April 13 2004, 5:47 PM 

İnsanlarda dogustan bir “inanma egilimi” yoktur.
Eger olsaydi bu gun insanlik diye bir sey olmayacakti.
İnsanligi yucelten ve gercekte de insanin dogasinda bulunan asil,” inanmama” egilimidir.
Eger insan denen primat, agaclarda yasamini surdurebilecegine “inanma egilimine” sahip olsaydi,ayagini topraga basamiyacak ve iki ayagi uzerine dikilip yerdeki tasi kavrayip yasamini garanti altina alacak “ozguven” duygusunu edinemiyecekti.

Yasama gozlerini acan insan yavrusu,yasamini sonuna dek ana-babaya “inanma egilimi”ne teslim etseydi kırkına geldiginde kicini hala anasina temizletiyor olacakti.

İnsani, dahil oldugu primat grubundan ayirip “insan”yapan en buyuk ozelligidir “ozguven”.
Ozguven,kuskudur,baskaldiridir,deneme durtusudur,basi omuzlar uzerinde dik tutmaktir.
Sebeklere bile diger hayvanlardan fazla ilgi gostermemiz kendimizle kurdugumuz sasirtici benzerlikler degilmidir?
Bu benzerlikler ne kastir ne gozdur ne ellerdir,bizim gibi merakli olusudur,taklit ve ogrenmede gosterdigi sasirtici basaridir.Binlerce kus turu icinden papagana gosterilen ilgi de bu yuzdendir.
İnsan yavrusunun daha bir kac aylikken bile anasinin elinden mama kasigini kapma cabasi,sabirsizca gelistirmeye calistigi ozguvenin durtusu degil de nedir?
Yavrunun baslangicta doga ile iletisimini saglayan bes duyusu,tum safligi ile cevreyi duyumsatirken yavas yavas da akil ve mantik mekanizmasini harekete gecirir.Gozlemlerle deneyimlerin basit sentezinden dogan cikarsamalar beden ile doganin uyumunu guclendirirken yasamin son anina dek surecek bir savasimin da tetikleyicisi olur.

İnsani, diger akraba turlerden ayiran diger kazanimi da edindigi bilgileri sozlu ve yazili olarak aktarabilme gibi muthis bir yetiyi gelistirmis olmasindadir.
İnsanligin sozlu ve yazili iletisimi sonunda global boyuta tasiyip medya denen gorsel iletisimi gelistirmesi,inanma ve inandirma uzerine manuplasyonlarin en buyuk araci da yapmistir.
Reklam sektoru,mutlu yuz ifedeleri ile rol yapan oyuncularin tanittigi urunlerin ne kadar da harika oldugunu “inandirmak”icin gosterdikleri caba,insani sonu gelmeyecek bir deneme-yanilmanin dongusune de sokmaktadir.
Ama kimi? “inanma aliskanligi” edinmis kisileri.
Deneyimler sonucunda edinilen bilgilerin yerli yerine oturmasi icin yine de karsilastirma yapacak “bilgilere”ve degerlendirme teknigine gereksinim duyar insanoglu.İste bu teknik,Akil yurutme teknigidir ve mayasi da bilimsel yontemdir.

Reklam sektoru zamanla kendi etigini olusturarak, yanlis bilgilendirme ve yanlisa yoneltme gibi konularda disiplinize olmasina ragmen Din sektoru bu etigi uc bin yildan beri olusturamadi..Hala insanlari bilim ve cag disi sacmaliklara inandirma ugruna,soytarilik yaparak yeni sozcukler ve ici bos savlar tureten kurumlar olusturmaktadir.Bu kurumlarin basinda Bav gibi sahteci sebekeler vardir.Sinirsiz para kaynaklarina sahip bu sahtekarlarin urettileri kavramlarin yarattigi kargasa,genc beyinlerde bir sureligine de olsa defektlere neden olmaktadir.Ancak durum umutsuz degildir.
Analarina inanan analar, daha bir kac yil oncesine dek bebeklerini daha dogardogmaz lahmacun durumu gibi durup ellerini ve ayaklarini siki siki kundaklayip,aslinda onlarin gelecekteki yasamlarini kundakladiklarinin farkinda bile olmadan carpik bacakli,carpik dogali jenerasyonlar yetistirlerken bu gun kirsalin analari bile bu iskenceden vaz gecmeyi ogrenmislerdir.
Ancak bazi sansli olanlar, inanmak yerine ogrenmeyi ve akli onder edinen ebeveynlere sahip olanlar, yanlis inanlarin kurbani olmadilar. Saglikli buyuduler akranlarina gore daha fazla gelistiler.

Kitle iletisimi,uydular vs bilgi edinmenin capini alabildigince buyuterek insanin dogasinda tasidigi kuskuculugunu dogrulayacak verilere, oturdugu yerden ulasma olanagi taniyarak,ana-baba ve cevrenin kısıtli ve kuskulu bilgilerine mahkum olmayi buyuk olcude engellediler.
Vizontele filmindeki turden analar, yanlis inanlarinin durtusu ve imam yardimi ile resimliradyo’yu topraga gomerken de ana-babasindan miras kalan cehalet ve yanilgi tohumunu gomdugunun ayriminda degildir kuskusuz.

Sevgili dost Darvinistin sozunu ettigi sayisal ustunluk bilimsel bir kanitin verisi olmayip sosyal bir gercekligin ifadesidir.Dinsel bagnazligin iki bin yillik egemenliginin son kalintilaridir bu goruntu.Cok degil iki yuz yil oncesi inanmamanin dile bile getirilmesinin olanaksiz oldugu bir dunyada bu gun ateizm gibi radikal bir gorusu aciklamanin aklin ve inanmama egiliminin bir zaferi oldugu aciktir.
İnanma egilimi gibi bir uckagidi pompalayanlar unutmamalidirlar ki kamusal alandan dislanan “inanclar” buyuk bir ivme ile sosyal alanlara da tasinmakta,boylece sag duyu,bir gelin’inin turban takmak istemedigi icin,” inanmama” egiliminde oldugunu saptayip, ona iskence yapan “inanma egilimi”ndeki kaynana-kayinbaba-kayin dingilligini, yirmi sene agir hapis cezasi ile yargilayacak noktaya erismistir.
“İnanma egilimi” kuskusuz akil ve mantik ve bilim disi bir soylem olup,”asik olma egilimi”,”sigara icme egilimi”,”seks yapma egilimi”ile bir ilgisi yoktur.

Ancak bilimsel bir gerceklik vardir ki o da “inanma aliskanligi”edinmis ana-babalarin cocuklarinin da dogal olarak bu aliskanligi edinecekleridir.

Hulasa-i kelam,

“İnanma egilimi” savi bilincli olarak turetilmis bir yakistirmadir.

İnsanlarin icinde boyle bir egilimin dogal olarak var oldugunu soylemek ,bu egilime daha da egilmelerini,hatta iyice bukulup domalarak gerekli pozisyonu almalarinin ”dogal” bisi oldugunu ogutlemenin dogal bir ifadesidir.

Hormetler ederim efendim.

 
 
DreiMalAli
(Login DreiMalAli)
Ateistforum

Re: İnsanlarda doğal inanma eğilimi varmıdır?

April 13 2004, 7:19 PM 

Sevgili ptk9,

yanlis olan bir sey henüz yok. Tam aksine.
Ana-baba-rolünün zamanla Tanriya dogru kaydirilmis olmasi düsüncesini, o güzel ifade tarzinla anlasilir hale getirmissin.
Sezinldigim fakat ifade edemedigim bir düsündeydi bu.

Kafama takilan, Caresizlik duygusunun bir bebek ile baglantini kuramamak.

Birincisi:
Care kelimesinden anladigim, bir isi yapabilmek, sonuclandirabilmek icin tutulmasi gereken yol, yöntem.
Bu anlamda, "caresizlik"i, düsünme, irdeleme yetenegine bagli bir kavram olarak algiliyorum.
"Caresizlik dugsu"nuda bu yeteneklere kavustuktan sonra hissedebilecegimi tahmin ediyorum.

Ikincisi:
Bir bebegin caresiz olabilecegi hic aklima gelmemisti.
Benim tecrübeme göre (genellestirmeye kalkmadan):
Bebekler mimikleri ile (icgüdü?) kendilerini gayet güzel ifade edebiliyorlar.
Duygularini, ihtiyaclarini aninda haber veriyorlar.
Bunu ben kendine güvenmek olarak yorumluyorum.

Karni acsa hosnut olmayan bir ses tonuyla... Zamanla sesin siddetini artirarak...
Bir tarafi aciyorsa, gaz varsa hemen bir protesto ciyaklamasi...
Hayatindan memnunsa, mirildanmalar, gülücükler, cevreyi seyretmeler, keyifli el kol hareketleri...
Ve kocaman gözlerini acip bana dogru bakinca... Ben caresiz kaliyorum.

Söylemek istedigim, bebekler ne istediklerini ve buna erismek icin ne yapmalari gerektigini icgüdüleri ile gayet iyi biliyorlar.
Aşırı durumları göz ardı ettiğimin farkındayım.
Bakıma muhtaçlar. Evet.
Ama çaresiz deyiller.

Sevgiler

 
 
Anonymous
(Login ptk9)
Ateistforum

Re: İnsanlarda doğal inanma eğilimi varmıdır?

April 13 2004, 8:24 PM 

Sevgili DreiMalAli,

Bebek kendi ihtiyaçlarını kendi kendine karşılayamayacağından, kendisine bakım verenler olmadan yaşamını idame ettiremeyeceğinden dolayı, bu anlamda bir çaresizlik sözkonusudur. Bir başka deyişle bebek kendisine bakım verenlere tamamen bağımlıdır. Büyüdükçe ve kendi ihtiyaçlarını kendi kendine karşılar hale geldikçe bu bağımlılık giderek ortadan kalkacaktır.

Diğer taraftan, çaresizlik veya adı her ne ise, bebeğin yaşadığı duyguları aslında psikologlar yakıştırıyorlar gibime geliyor. Freud da bu açıdan eleştirilere maruz kalmış: Freud, annesinin memesini emerken bebeğin cinsel haz aldığını (oral erotizm) öne sürüyor ama bebeğin aldığı hazzın niteliğini nereden bilebilir?

 
 
Darvinist
(Login Darvinist)
Ateistforum

Re: İnsanlarda doğal inanma eğilimi varmıdır?

April 17 2004, 6:47 PM 

Bu konuya verilen cevaplar çok ilginç ve bir çok bilgi içermekte. Dikkatimi çeken, bu konuda teistlerin bir cevapta bulunmaması. Oysa benim soru niteliğinde bu konunuyu açmış olmamın sebebi teistlerin defatle öne sürdükleri 'doğuştan Allah'a inanma eğilimi' dedikleri ifadedir. Daha doğrusu bu fikre neden ve hangi sebeplere dayanarak inanmış olmaları.

Sevgiler
Darvinist

 
 
Current Topic - İnsanlarda doğal inanma eğilimi varmıdır?     
  << Previous Topic | Next Topic >>indexe geri don