hayvanadam
Dec 14 2007, 05:53 PM
merak ettiğimden soruyorum,günahkarlar neden yanacaklar? başka cezalandırma şekli mi kalmadı? neden yanıyorlar?
ondan daha berbat acılar var dünyada,neden fiziksel olarak çektirilecek bu acı? ve belki mazoşist biri gidecek cehenneme,acı çekmekten hoşlanıyor.ne olacak o zaman?
duygusal olarak cezalandırma daha mantıklı değil mi? öteki tarafta formatlarsın adamın bilgilerini,yeni bir dünya yaratıp aşk acısı,ölüm acısı,fakirlik falan,bütün acıları çektirirsin.bence daha mantıklı..
lan zaten o dünyada olmayalım biz?
neyse konudan kopmayalım..asıl soru şu;neden yanıyoruz?
Ustinsan
Dec 14 2007, 06:01 PM
En korkutucu ceza olduğunu düşünüyor olmalılar. Hep hikaye bizi saçma sapan tehditleriyle korkutamazlar. Benim de merak ettiğim biz oraya gidince(olmadığına %100 eminim) sohbet edebilecekmiyiz ateist filozoflarla konuşabilecekmiyiz.
NiHiL
Dec 14 2007, 09:40 PM
QUOTE(Ustinsan @ Dec 14 2007, 06:01 PM)
En korkutucu ceza olduğunu düşünüyor olmalılar. Hep hikaye bizi saçma sapan tehditleriyle korkutamazlar. Benim de merak ettiğim biz oraya gidince(olmadığına 0 eminim) sohbet edebilecekmiyiz ateist filozoflarla konuşabilecekmiyiz.
Cnnete gidenler allahı görmekle sevinirler ben NIETZSCHE yi görmek için seve seve cehenneme giderim çünkü tanrı olsa bile nietzsche haklıdır biz kafaları birleştirir tanrıyı bile tahtından indiririz orda sonra herkesi cennete sokar her gün vur patlasın çal oynasın dağıtırız ortalığı
Şaka bi yana yakmak zaten en ilkel ceza şeklidir dimi işte islamın ilkelliği.
Onur
Dec 14 2007, 09:47 PM
Yanarken de serinlemek icin irin icilecek. Ne guzel bir uygulama degil mi?
synapsis
Dec 14 2007, 10:06 PM
Cennet cehenem kavramları denince hep aklıma nevrotik bir dünya geliyor. Iyilerin tam iyi, kötülerin tam kötü olduğu bir dünya iyiler burada onurlandırılır kötüler ise sonsuz gazabı hak eder. Nedense bunun arası yoktur. Belki airette yaz okulu açılsa yada terapi verip bizim gibileri cennete kazandırsalar. Sistem heryerde aynıi işliyor galiba hep kayıp üzerine. Ama her şeyin yatatıcısı yüce sahibi allaha yakışmıyor. Üstelik niye ceheneme atarki anlamam, kendin yaratmışsın kusurlu suçu niye bize atıyorsun. Birtek allahı algılayamadığımızdan inanmasak diğer iyi huylarımızın hiç önemi yok mulakattan kalırız.
Aslında onca yazı yazıyoruz ama pinokyonun burnu neden uzundur sorusunu tartışmaktan farkı yok. Dindarları ateist yapmak gibi niyetim yok öldükten sonra bak sana demiiştim diyemiyeceğiz iddia 0-0 berabere bitecek. İddia diyorum çünkü teistlerin düşüncelleri iddiadan ötesini geçemiyor.
SirOrphaned
Dec 14 2007, 10:41 PM
QUOTE(Onur @ Dec 14 2007, 09:47 PM)
Yanarken de serinlemek icin irin icilecek. Ne guzel bir uygulama degil mi?
hakedene hak ettigi muameleyi yapiyorlar. nesi kötü?
NiHiL
Dec 14 2007, 10:48 PM
QUOTE(SirOrphaned @ Dec 14 2007, 10:41 PM)
hakedene hak ettigi muameleyi yapiyorlar. nesi kötü?
biz bunu mu hakettik
kusura bakmada senin allahın o kadarda zeki değilmiş
biz allaha ne yaptıkda bizden intikam alıyor?
inanmamızı istiyosa erkekçe çıksın ortaya. ''ahanda ben burdayım'' desin!
bak ben (ve diğerleri) uzun zamandır burda allhı arıyoruz arıyoruz, sorguluyoruz, hatta sinirlenirde belki deliğinden çıkar die sövüyoruz hala hiç bişey değişmedi!
Ustinsan
Dec 14 2007, 10:55 PM
QUOTE(NiHiL @ Dec 14 2007, 10:48 PM)
biz bunu mu hakettik
kusura bakmada senin allahın o kadarda zeki değilmiş
biz allaha ne yaptıkda bizden intikam alıyor?
inanmamızı istiyosa erkekçe çıksın ortaya. ''ahanda ben burdayım'' desin!
bak ben (ve diğerleri) uzun zamandır burda allhı arıyoruz arıyoruz, sorguluyoruz, hatta sinirlenirde belki deliğinden çıkar die sövüyoruz hala hiç bişey değişmedi!
İMZA
Bende birkere trafikte bisikletle giderken varsan şimdi bana araba çarpsın diye isyan etmiştim ama hiçbirşey olmadı.
SirOrphaned
Dec 14 2007, 10:58 PM
QUOTE(NiHiL @ Dec 14 2007, 10:48 PM)
biz bunu mu hakettik
kusura bakmada senin allahın o kadarda zeki değilmiş
biz allaha ne yaptıkda bizden intikam alıyor?
inanmamızı istiyosa erkekçe çıksın ortaya. ''ahanda ben burdayım'' desin!
bak ben (ve diğerleri) uzun zamandır burda allhı arıyoruz arıyoruz, sorguluyoruz, hatta sinirlenirde belki deliğinden çıkar die sövüyoruz hala hiç bişey değişmedi!
nerden biliyorsun hicbirsey degismedigini? mesela sen burnunu karistirdigin zaman genellikle yikamaya usenirsin, o yuzden elindekini tavana yapistirmaya calisirsin. o sirada bile azrail birsuru kisinin canini aliyorda, hesap o zaman basliyor canim arkadasim. simdi iyi gunlerin senin. eger tanri varsa; sonradan cok pisman olursun soyliyim. yani kufur etmeye falan gerek yok yegenim.
Dimension
Dec 14 2007, 11:00 PM
Yahudiler ve Eski Cag Insanlari,Tanriya Kurban etikleri Hayvanlari yakarlardi.
Cünkü Tanrinin bu yanma Dumanindan Doydugunu sanarlardi.Yani Solunum Yoluyla beslenen bir Tanri Gürüsü.
Berki o yüzden.Yakacaklar bizi,Meleklerin karni Dumanimiz ile Doysun diye.#
Saygilar.
SirOrphaned
Dec 14 2007, 11:03 PM
QUOTE(Ustinsan @ Dec 14 2007, 10:55 PM)
İMZA
Bende birkere trafikte bisikletle giderken varsan şimdi bana araba çarpsın diye isyan etmiştim ama hiçbirşey olmadı.
sence boyle bir isyana kalkisip karsiligini alan var midir? yani bisikletle giderken "eger allah varsan bana araba carptir!" demistirde; adama araba carpmistir ölmüstür? ve yahut forumda "allah yoktur, olsaydı bana şöyle böyle yapardı" diyenler de hakkın rahmetine kavuşmuşlardır belki.. bunu bilemeyiz di mi? gercegi ogrenmek icin bu kisilere ulasabilmemiz lazim. bu ihtimali de düşünün.
Ustinsan
Dec 14 2007, 11:10 PM
QUOTE(SirOrphaned @ Dec 14 2007, 11:03 PM)
sence boyle bir isyana kalkisip karsiligini alan var midir? yani bisikletle giderken "eger allah varsan bana araba carptir!" demistirde; adama araba carpmistir ölmüstür? ve yahut forumda "allah yoktur, olsaydı bana şöyle böyle yapardı" diyenler de hakkın rahmetine kavuşmuşlardır belki.. bunu bilemeyiz di mi? gercegi ogrenmek icin bu kisilere ulasabilmemiz lazim. bu ihtimali de düşünün.
İnanmamızı istiyorsa kendini bize göstersin korkak tavuk gibi kaçmasın. Onu öldürücek değiliz ya.
SirOrphaned
Dec 14 2007, 11:15 PM
QUOTE(Ustinsan @ Dec 14 2007, 11:10 PM)
İnanmamızı istiyorsa kendini bize göstersin korkak tavuk gibi kaçmasın
tamam ben halledicem o sorunu
darkness
Dec 14 2007, 11:35 PM
Daha yaratici cezalar olmaliki caydirici olsun.
Mesela bilgisayar verilsin ama internet baglantisi olmasin.
veya 9 yasinda bir kiz seklinde 1000 tane yasli sapik adamin icine cehenneme düssün
NiHiL
Dec 14 2007, 11:41 PM
QUOTE(SirOrphaned @ Dec 14 2007, 11:03 PM)
sence boyle bir isyana kalkisip karsiligini alan var midir? yani bisikletle giderken "eger allah varsan bana araba carptir!" demistirde; adama araba carpmistir ölmüstür? ve yahut forumda "allah yoktur, olsaydı bana şöyle böyle yapardı" diyenler de hakkın rahmetine kavuşmuşlardır belki.. bunu bilemeyiz di mi? gercegi ogrenmek icin bu kisilere ulasabilmemiz lazim. bu ihtimali de düşünün.
bana yeğenim diyip kendini çok büyük sanan bağnaz dostum ben bu arkadaşa araba çarpmasını beklerdim.nden?
hani yokmu tv de sır kapısı gibi birbirinin taklidi binlerce program adam en ufak yamuk yaptımmı başına gelmeyen kalmıyo!
bunları kim uyduruyo ki?
(ayrıca ben burnumu karıştırıp tavana yapıştırmam asıl senin küfretmene gerek yok ben şahıslara saldırmıyorum)
NiHiL
Dec 14 2007, 11:44 PM
QUOTE(SirOrphaned @ Dec 14 2007, 11:15 PM)
tamam ben halledicem o sorunu
NASI HALLEDECEKSİN şimdide tanrı olduğunu mu idda ediyosun gailiba bidaha seninle muhattap olmıycam çünkü deli olduğun konusunda şüphe etmeye başladım
SirOrphaned
Dec 17 2007, 02:12 AM
QUOTE(NiHiL @ Dec 14 2007, 11:44 PM)
NASI HALLEDECEKSİN şimdide tanrı olduğunu mu idda ediyosun gailiba bidaha seninle muhattap olmıycam çünkü deli olduğun konusunda şüphe etmeye başladım
sen baban yaşında adamla nasıl öyle konuşuyorsun terbiyesiz herif. babandan hic terbiye almadin mi evladim. baban senden daha delikanli
loituma
Dec 17 2007, 02:29 AM
Eğer ki Arabistan çöllerinde yaşıyorsanız, hava her zaman sıcaksa, ve fokur fokur sıcaktan gına gelmişse; yanmak herhalde en rezalet şeydir.
Lakin donarak da ölebilirsiniz.
O dönemde korku filmi diye akıllarına yanmak gelmiş.
Halbuki Testere (Saw) serisini izleselerdi daha güzel fanteziler gelirdi akıllarına.
loituma
Dec 17 2007, 02:38 AM
QUOTE(SirOrphaned @ Dec 17 2007, 02:12 AM)
sen baban yaşında adamla nasıl öyle konuşuyorsun terbiyesiz herif. babandan hic terbiye almadin mi evladim. baban senden daha delikanli
Babama konuştuğum gibi konuşayım sana o zaman.
Ulan baba sen salak mısın ?
hıyarın biri gitmiş daha kıçında donu yokken patronu olan önceki iki eşinin nasıl öldüğü/öldürüldüğü meçhul, ölen eşlerinin varlıklarını ele geçirip zengin olmuş bir dulla evlenmiş. sonra da önüne geleni çocuk olsa da düzmüş, ülke yönetimini ele geçirmek için hayatı boyunca sallamış durmuş ben tanrıyla konuşuyorum diyerek, kitap falan da yazmamış, kitabı öldükten sonra "lan o böle böle dedi" diye yazmışlar, sen de gelmişsin bu pedofil, sapık, zavallı faşistin inandığına inanıyorsun.
Ulan baba sen salak mısın ? Hiç mi zekan yok? Hiç mi herhangi bir şeyi dışardan görerek değerlendirme kabiliyetine sahip değilsin ?
Yahu okudun mu incili, tevradı ? Okudun mu Mazdaizm'in 4 kitabını, Hinduizm'in vedalarını, Budizm'in Upanishad'ını? Dinledin mi diğer dinleri hele bir?
Ulan baba sen salak mısın? Sefalet, cehalet, zavallılık çeken İslam Dünya'sını nasıl göz ardı edersin ? Bu adamların daha önce şeytana taptığını hiç mi öğrenmedin ?
Ne biliyorsun babacığım dine değin? Ben inanırım, ben süperim, sen gebereceksin yanacaksın, ben cennette 72 bakireyi sabahtan akşama kadar düzüp habire şarap içicem demek akıllı bir insan hareketi midir ?
Yahu baba uyan. Etrafına bak.
Yaşamı keşfet, anlamadığın bilimleri öğren.
Emre1974tr
Dec 17 2007, 02:42 AM
QUOTE(hayvanadam @ Dec 14 2007, 05:53 PM)
merak ettiğimden soruyorum,günahkarlar neden yanacaklar? başka cezalandırma şekli mi kalmadı? neden yanıyorlar?
ondan daha berbat acılar var dünyada,neden fiziksel olarak çektirilecek bu acı? ve belki mazoşist biri gidecek cehenneme,acı çekmekten hoşlanıyor.ne olacak o zaman?
duygusal olarak cezalandırma daha mantıklı değil mi? öteki tarafta formatlarsın adamın bilgilerini,yeni bir dünya yaratıp aşk acısı,ölüm acısı,fakirlik falan,bütün acıları çektirirsin.bence daha mantıklı..
lan zaten o dünyada olmayalım biz?
neyse konudan kopmayalım..asıl soru şu;neden yanıyoruz?
Kuran'da sonsuz ahiret yaşantısıyla ilgili sadece birkaç örnek verilmiştir hepsi bu. Cennetle ilgili olarak "orada nefsinizin arzu ettiği herşey var" denilerek aslında aklına gelebilecek tüm nimetlerin olduğu anlatılıyor. Ama birkaç küçük örnek de veriliyor (yiyecekler-içecekler vs...)
Aynı şekilde cehennemle de ilgili olarak birkaç örnek kesit sunularak, bütün temsil ediliyor.
Selam ve sevgiler.
hayvanadam
Dec 17 2007, 06:49 AM
QUOTE(loituma @ Dec 17 2007, 02:29 AM)
Halbuki Testere (Saw) serisini izleselerdi daha güzel fanteziler gelirdi akıllarına.
orda donan hatunun memeleri taştı lan..
C3PO
Dec 17 2007, 06:58 AM
Cennet ve Cehennem varsa bu dunyadadir.
Ve hayatlarini korku, teslimiyet, uyusukluk ve kiskanclikla geciren Musluman, Hiristiyan, Yahudi ve de herturlu fanatik ve hatta aralarinda Ateist bile olabilecek insanlar Cehennemlerini su anda zaten yasiyorlar belki.
Evet ben "belki" derim dindar arkadaslar, sizin kadar kesin konusmam cunku dinsizim ve Tanrinin beni sizden daha cok sevdigine inaniyorum.
Cehennem varsa bence (evet "bence" de derim sizin gibi "soyledir - boyledir" demem) oraya siz gideceksiniz maalesef dindar arkadaslar.
Ben bu sirrimi hep kendime sakladim ama cok azdiniz burada maalesef.
Tenzih ettiklerim kendini bilir. Iyi niyetli olani zaten Tanri ata veya Allah, veya El-ilah, veya tum evren, veya the force, veya nasil tanimliyorsaniz, hah iste o anlar zaten.
Haşa, maşa gibi sacma sapan laflara gerek yok. Kucuk Tanrinizin, basta Arap Allay bey olmak uzere bu kaprisleri vardir biliyorum ama neyse..
herakles
Dec 17 2007, 11:03 AM
Cehennemde ağaç oluşu bu yanmanın başka birşey olduğunu göstermez mi?
Andromeda
Dec 17 2007, 11:10 AM
QUOTE(herakles @ Dec 17 2007, 11:03 AM)
Cehennemde ağaç oluşu bu yanmanın başka birşey olduğunu göstermez mi?
Ağaç değil odun
herakles
Dec 17 2007, 12:01 PM
56/52 Leakilune min şecerin min zakkumin
şecerin ağac sevgili andromeda:)
Ve dikkatimi çeken ordakilerde yiyor içiyor ama yedikleri içtikleri ve yaşantıları iğrenç gösteriliyor.
Selam..
Asabii
Dec 17 2007, 12:33 PM
Ateş Azabı
Cehennemdeki bu hayatın içinde, en büyük ve temel azap kuşkusuz ateştir. Ateşin cehennemin karakteristik özelliği olması ateşin diğer işkencelere kıyasla insanın benliğini kökünden sarsan yok eden bir unsur olmasından kaynaklanır. İnsan vücudunun en derin noktalarına, Kuran'ın tabiriyle "hücrelerine" kadar işleyen bir azaptır ateş.
İşte cehennem ehli, cehennemde "cayır cayır yanmakta olan" (Mearic Suresi, 15), öfkeli, "alevleri kabardıkça kabaran" (Leyl Suresi, 14), "çılgınca yanan" (Furkan Suresi, 11) bu ateşin içine atılırlar ve çığlık çığlığa yanarlar. Bir ayette şöyle denir:
Kimin tartıları hafif kalırsa. Artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir. (Kaaria Suresi, 8-11)
Ayetlerden anlaşıldığına göre, ateş cehennemin her yerini kaplamıştır. Bu çukurda ateşten korunulan, ateşin erişmediği bir yer yoktur. Kafir diğer fiziksel ve ruhsal işkencelere tabi olurken de hayatının her anında ateşle muhataptır. Ateş, son derece büyüktür. Kuran, onun büyüklüğünü ve şiddetini ifade ederken, ateşin kıvılcımları için "saray" ve "deve sürüleri" benzetmelerini kullanır:
O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin. Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur. Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar. Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir. (Mürselat Suresi, 28-33)
Kafirler ateşten kaçmak, ondan kurtulmak için tüm güçlerini harcarlar. Ama kaçmalarına izin verilmez. O öyle bir ateştir ki, "yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur". (Mearic Suresi, 17) Bir başka ayette ise şöyle denir:
Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir. (Secde Suresi, 20)
Böyle bir ateşle yananların tahayyül edilemeyecek çığlık ve inlemeleri ortalığı kaplar. Yalnızca bu korkunç çığlık ve inlemeler bile cehennem ehli için özel bir azap kaynağıdır. Orada "kemikleri çatırdatan inlemeler vardır". (Enbiya Suresi, 100) Bir başka ayete belirtilene göre ise, "mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır". (Hud Suresi, 106)
Ateş, dayanılmaz bir acıdır. İnsan bir kibrit çöpünün alevine bile parmağını bir saniye tutamaz. Korkunç bir acı duyar. Ancak bu dünyada bu ve benzeri şekillerde hissettiğimiz ateş azabı, cehennemdekinin yanında çok çok zayıftır. Çünkü insan, dünyada uzun süre yanamaz. Eğer yanan bir ateşin içine düşmüşse, 5-10 saniye içinde can verir, ateşin büyük acısını çok kısa bir anda yaşar.
Ancak cehennemdeki durum, çok korkunçtur, çünkü oradaki ateş insanı öldürmez, yalnızca acı çektirir. Cehennem ehli, sonsuza kadar sürecek olan bir ateşin içinde sonsuza kadar yanacaktır. Bu işlemin sonsuza kadar süreceğini bilmenin verdiği dayanılmaz bir çaresizlik, umutsuzluk ve yıkım içindedir.
Azabın bir başka yönü de, özel olarak yüzlerinin yakılmasıdır. İnsanı kibirlendiren, bu kibirle kendisini müstağni görmesini sağlayan vücudunun en önemli yeri yüzüdür. Çünkü yüz kişiye ayrı bir fert olma özelliği kazandırır. "Ben" diye tanımlanan varlığın en belirgin göstergesidir. Güzellik ve çirkinlik kavramlarının en yoğun olarak toplandığı bölgedir. İnsanlar, gazetelerde ya da televizyonda yüzü ileri derece yanmış birisinin görüntüsüne rastladıklarında, şiddetli bir acımayla karışık ürperti hissederler. Ardından benzer bir felakete karşı Allah'tan koruma isterler. Hiç kimse böyle bir felaketi kendisine kondurmak istemez ve zaten kısa sürede bu görüntü unutulur. Ancak inkarcıların gaflette olduğu bir şey vardır ki, o da benzer bir sona hem de akıllarının alamayacağı kadar şiddetlisine adım adım yaklaşmakta olduklarıdır. Cehennemdeki ateş insan vücudunun her noktasına büyük acılar verir. Ama insanın yüzünün yanması en acısıdır. Gözler, kulaklar, burun, dil ve derinin, yani beş duyu kaynağının aynı anda bulunduğu tek ve en önemli bölgedir yüz. İnsan yüze gelecek darbelere karşı çok hassastır, en ufak bir harekete şiddetli bir refleksle cevap verir. Cehennemde ise yüz, ateşte kızartılır, kaynar sularla haşlanır. Acının en yoğun olarak hissedildiği yere en ağır işkenceler yapılır. Ayetlerde, bu azap şöyle tasvir edilir:
Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: "Eyvahlar bize, keşke Allah'a itaat etseydik ve Resule itaat etseydik." (Ahzap Suresi, 66)
Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir. (İbrahim Suresi, 50)
Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler. (Müminun Suresi, 104)
Asabii
Dec 17 2007, 12:37 PM
CEHENNEMİN ODUNLARI, KAYNAR SU VE DAĞLANAN VÜCUTLAR
Kafirlerin cehennem ateşi içinde yanmaları anlatılırken, Kuran'da dikkat çekici bir ifade kullanılır. Buna göre, kafirler yana yana "cehennemin odunu" haline gelmişlerdir. Cehennemde ateşin kavurduğu herhangi bir nesne gibi yanmazlar. Kafirlerin kendileri ateşin özünü, yakıtını oluştururlar. Bu durum bir ayette şöyle bildirilir:
"Zulmedenler, ise onlar da cehennem için odun olmuşlardır". (Cin Suresi, 15)
Odunun kendisi, ateşinin yakacağı herhangi bir cisimden çok daha uzun, çok daha şiddetle, için için yanar. İşte kafirler de, aynı şekilde yalanladıkları bu ateşin odunu olurlar. Ayetler de, bu gerçek şöyle haber verilmiştir:
Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır... (Tahrim Suresi, 6)
Şüphesiz inkar edenler, onların malları da, çocukları da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar. (Al-i İmran Suresi, 10)
Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız. (Enbiya Suresi, 98)
Odun yerine geçen insanların yanında, bir de ateşi yakmak için kullanılan gerçek odunlar vardır. Ancak burada da farklı bir azap yaşanır. Dünyada iken dost, örneğin karı-koca olan inkarcılar, birbirlerinin ateşine odun taşırlar. Kuran'da, Ebu Leheb ve karısından şöyle söz edilir:
Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu ya.
Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı.
Alevi olan bir ateşe girecektir. Eşi de; odun hamalı (ve)
Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak. (Mesed Suresi, 1-5)
Bu, dünyadaki tüm bağların kopması demektir. Dünyada iken birbirlerini çok sevdiklerini söyleyen ve birlikte Allah'a karşı isyan eden kafirler, cehennemde birbirlerinin ateşini beslerler. Orada tam bir ihanet söz konusudur. Allah'tan başka edinmiş oldukları tüm dostlar, en yakınları, eşleri dahi birer düşman haline gelmişlerdir.
Canlı ve cansız odunlarla bu şekilde yanan ateş, bir de kafirleri "haşlayan" suları kaynatır.
İnsanın en büyük organı vücudunu çepe çevre saran, hissetmesini, zevk almasını sağlayan derisidir. Kalınlığı birkaç milimetreyi geçmez. İnsanın en çok değer verdiği yüzü, elleri, kolları, bacakları ve diğer bütün organları deri tarafından sarmalanmıştır. Ancak deri hassaslığı yüzünden en büyük acı kaynağı olabilir. Derinin en zayıf olduğu nokta ise ateşe ve kaynar sıvılara karşı olan zafiyetidir. Ateş deriyi kavurur yakar, kaynar su ise haşlar. Kaynar su insanın derisini tek bir nokta boşta bırakmaksızın çepeçevre sarar. İncecik deriyi kabartır, deri iltihapla şişer, su toplar ve patlar, böylece dayanılmaz bir azaba neden olur. Dünyadaki fiziksel güzelliği, gücü kuvveti, makamı, şöhreti, hiçbir şeyi insanı kaynar bir suya karşı dayanıklı kılmaz. Kuran'daki ifadeyle, "küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır". (Enam Suresi, 70) Bir başka ayette de şöyle denir:
Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır. Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da. Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir. (Vakıa Suresi, 92-95)
Bir başka yerde ise, kafirlere yapılacak kaynar su azabı şöyle anlatılır:
Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin.
Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;
(Azabı) tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.
Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir. (Duhan Suresi, 47-50)
Bunların yanında, ateş azabının bazı farklı çeşitleri vardır. Birisi de, ateşte kızdırılan metallerle cehennem ehlinin vücutlarının dağlanmasıdır. Ancak kendilerini dağlamak için kullanılacak olan bu metaller, dünyada iken Allah'a ortak koştukları mal ve mülkleridir:
... Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 34-35)
Asabii
Dec 17 2007, 12:40 PM
DAHA BAŞKA AZAPLAR
Cehennem, çoğu insanın sandığı gibi yalnızca bir tür "dev fırın" değildir. Cehenneme giden insanlar ateşte yanacaklardır. Bu doğrudur. Ama cehennemde var olan tek şey ateş değildir. Orada insanı hem fiziksel hem de psikolojik yönden azaplandıracak çok çeşitli yöntemler vardır.
Dünyada, işkence için çok farklı yöntemler, araçlar geliştirildiğini biliyoruz. Çoğu kurban bu işkenceler sırasında ya sakat kalır ya da acıdan ölür. Sağ kalanlar ise genelde akıl sağlıklarını kısmen, hatta bazen tümüyle yitirirler. Oysa bu dünyadaki işkence yöntemleri, cehennemdekilere oranla karşılaştırılamayacak kadar hafiftir. Cehennemde çok farklı, çok gelişmiş işkence yöntemleri kullanılacaktır. Dünyada elektrik verilerek işkenceye uğratılan bir insanı da, verilen elektriği de, insanın elektriğe olan acı duyarlılığını da Allah yaratmıştır. Daha insana acı verecek birçok bilinmeyen kaynak ve insanın bilinmeyen birçok zaafı vardır. Allah yarattığı kullarının zaaflarını en iyi bilendir. Bu zaaflar doğrultusunda en çok acıyı da yine Allah verecektir. Bu, "Muazzip" (azap edici) ve "Kahhar" (kahredici) olan Allah'ın kanunudur.
Kuran'da haber verildiğine göre cehennemde azap her yönden gelmektedir. Azaptan kendilerini korumaya fırsatları yoktur, azap her yandan onları kuşatmaktadır. Üstlerinden, altlarından gelen azabı savmaya güç yetiremezler. Ayetler şöyledir:
Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem, o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-durmaktadır. Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah): "Yaptıklarınızı tadın" der. (Ankebut Suresi, 54-55)
Ayrıca, cehennemdeki, şu anda bilemediğimiz daha başka farklı azap kaynakları da Kuran'da şu şekilde haber verilir:
Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır o. İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin. Ve onun şeklinden başka, çift çift (olan daha beter azablar) vardır. (Sad Suresi, 56-58)
Bu ayetten ve diğer bazı ayetlerden, cehennemdeki azabın çok farklı türleri olabileceğini anlıyoruz. Bunların ateş, aşağılama gibi en belirgin olanları ayetlerde anlatılmıştır, ama ayetlerden anlaşıldığı gibi, cehennemde çok daha başka azap ve işkence türleri de vardır. Örneğin ateş ve kaynar suyun yanı sıra vahşi hayvanların saldırısı, akrepler, böcekler ve yılanlarla dolu bir çukura atılmak, farelerin saldırısına uğramak, canlı iken kurtlanmış yaralara sahip olmak ve bunların çok daha üstünde hayal gücünün bile alamayacağı bütün azap kaynakları, hem de hepsi aynı anda olabilir.
SICAK, KARANLIK, DUMAN VE DARLIK
Dünyada insana en çok sıkıntı veren ortamlar dar, pis, karanlık ve sıcak ortamlardır. Çok sıcak, nemli ortamlar insanı boğar, yüksek nem en temel ihtiyaç olan nefes almayı zorlaştırır. Nefes alamamak insanı şiddetli biçimde bunaltır, göğsü daralır, kalbi sıkışır. Çok sıcak ve nemli havalarda gölge bile rahatlatıcı olmaz. Görünmeyen ama yoğun bir tabaka insanı çepeçevre kuşatır, nefes borusundan girip göğsünü tıkar. Lüks saunalardaki yüksek ısı ve neme insan çok kısa bir süre dayanabilir. On dakika yoğun buhar altında kalmaya dayanamayan birisi saunaya kapatılsa kısa bir süre içinde fenalık geçirir. Biraz daha uzun kalırsa, nem ve sıcaktan kıvranarak ölür.
Cehennemde de bu boğucu atmosfer çok yoğun bir biçimde hakimdir. Dünyada sıcağa karşı birçok önlem geliştirmiş olan insan cehennemde çaresizdir. Ortam en sıcak çölden daha sıcak, en karanlık, izbe hücrelerden daha sıkıntı verici ve pistir. Sıcak insanın en küçük parçası olan hücrelerine dek işler. Kafirler için kavurucu sıcağa karşı bir koruyucu, ferahlama veya serinleme imkanı yoktur. Kuran'da, cehennem ehlinin bu durumundan şöyle söz edilir:
"Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal." Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su. Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim). (Vakıa Suresi, 41-44)
O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin. Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur. (Mürselat Suresi, 28-31)
Bu denli boğucu bir atmosfer içinde, bir de dar bir yere sokulma azabı vardır. Bir ayette, kafirlere uygulanacak bu ceza şöyle anlatılır:
Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar. Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın. (Furkan Suresi, 13-14)
Bu dünyada dar bir yerde kapalı kalmak, gerçekten de insanı çıldırtacak kadar bunaltıcı bir azaptır. Dar bir hücrede hapis, suçlulara verilen ağır cezaların başında gelir. Trafik kazalarında parçalanmış biraracın içinde saatlerce sıkışıp canlı kalan, kazazadelerin durumu, bir deprem veya göçükte toprak altında kalan insanların çaresizliği olabilecek en büyük felaketlerden biri olarak nitelendirilir. Oysa bu gibi örnekler cehennemdeki ortama göre oldukça hafiftir. En önemlisi göçük altında veya benzer bir yerde sıkışan insan ya bir süre sonra şuurunu kaybedip ölür ya da bir süre sonra canlı olarak kurtarılır. Sonuç olarak acı çekilecek sürenin bir sonu, bitiş zamanı vardır.
Oysa cehennemde ne bir son vardır ne de umut. Pis, yakıcı, havasız, karanlık, dumanlı bir atmosferde bir de elleri boynuna bağlanan ve daracık, sıkışık bir yere sokulan inkarcı, suda boğulan bir insan gibi, tarifsiz bir eziyet çeker. Debelenir, çırpınır, kurtulmaya çalışır, ama kımıldayamaz. Sonunda, ayette belirtildiği gibi, yok oluşu çağırır, ölüp yok olmayı ister. Ancak bu mümkün değildir. Sokulduğu o daracık yerde, dünya ölçüsüyle aylar, yıllar, belki yüzyıllar boyu kalacak, giderek artan bir sıkıntı içinde binlerce kez yok oluşu çağıracaktır. Oradan çıkarıldığında ise, kurtuluşa değil, cehennemin bir başka azabına götürülür.
Asabii
Dec 17 2007, 12:43 PM
İnkarcılar için Pişmanlığın Başlangıcı: Ölüm[/color]
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi şerle de hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)
Ölüm, ahiretin varlığına inanmayan kimseler tarafından bir son, bir yokoluş gibi algılanır. Oysa bu hatalı bir düşüncedir; çünkü ölüm bir son değil aksine bir başlangıçtır. İman edenler için kusursuz, tüm eksikliklerden arındırılmış sonsuz bir cennet hayatının başlangıcıdır. İnkar edenler için ise büyük bir azabın yaşanacağı cehennem hayatına geçiş aşamasıdır.
Bu gerçeği kavrayan insanlar, ölümle birlikte dünyada güzel bir sonu ve ahirette güzel bir başlangıcı aynı anda yaşarlar. İnkar edenler ise kendilerine önceden haber verilen bu gerçeği göz ardı etmelerinin telafi edilemez pişmanlığı ile karşılaşırlar. Allah onlar için azap dilediği sürece her an bu pişmanlığı hisseder ve bundan kurtulmanın da hiçbir yolunu bulamazlar.
İnsanların çoğu her ne kadar ölümle karşılaşana kadar onu düşünmek istemeseler de bu, kesin olarak gerçekleşecek bir olaydır. Çünkü Allah ölümü dünya hayatının kesin bir sonucu olarak yaratmıştır. Şimdiye kadar tek bir insan bile ölümü kendinden uzaklaştırabilmeyi başaramamıştır. Kimsenin malı, parası, itibarı ya da dostları bu konuda ona bir fayda sağlayamamıştır. Her insan mutlaka ölümle karşılaşır. Allah Kuran'da bu gerçeği pek çok ayetle haber verir:
Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile... (Nisa Suresi, 78)
De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp buluşacaktır. Sonra gaybı da müşahade edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma Suresi, 8)
Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Münafıkun Suresi, 11)
Öyleyse ölümü ve ölümden sonra karşılaşılacak hayatı düşünmemek, insanı bu gerçekle yüz yüze gelmekten kurtarabilir mi?
Elbette ki bu sorunun yanıtı "hayır"dır. Madem insan ölüm karşısında çaresizdir, bu durumda yapılacak en akılcı davranış, Allah'ın kesin olarak gerçekleşeceğini bildirdiği ahiret hayatına şimdiden hazırlık yapmaktır.
Dünya hayatına kendini kaptırarak ahireti düşünmeyi ihmal edenler ölüme hazırlıksız yakalanırlar. "Şimdi nasıl olsa genciz dünyanın tadını çıkaralım, yaşlanınca ya da ölüme yaklaşınca da ahireti düşünürüz" diyenler, hiçbir zaman böyle bir fırsatları olmayacağını anlarlar. Çünkü ölüm Allah'ın takdir ettiği anda gerçekleşen bir olaydır. Ve insan yaşlılığa ulaşmadan genç yaşta da ölebilir. Bu durumda sadece ileriye yönelik planlar yapıp, Allah'ın emirlerini yerine getirmeyi ertelemek insanın büyük bir pişmanlık yaşamasına neden olur.
Tüm hayatını Allah'ı düşünmekten uzak geçiren ama öleceğini anladığında tevbe eden kimseler de böyle bir pişmanlıkla karşılaşırlar. Çünkü böyle bir tevbe sadece ölüm korkusundan kaynaklanan, samimi bir düzelme, arınma niyeti taşımayan, dolayısıyla da Allah katında kabul edilmeyen bir tevbe olabilir. Söz konusu kişiler bu gerçeği bildikleri halde tüm hayatları boyunca nefisleri için yaşamayı tercih etmiş ve kendilerine tanınan sürenin sona erdiğini anladıklarında da, çıkar yolları kalmadığını görmenin telaşıyla, kendilerini kurtarmaya çalışmışlardır. Ama böyle yaparak bir sonuca ulaşamazlar çünkü Allah onların samimiyetsizliğine şahittir. Rabbimizin, ayetlerde bildirdiği gibi Allah insanların içlerinde olanı, kimsenin bilmediği en gizli düşüncelerini bilendir. Sadece ölüm korkusuna dayalı bir tevbeyi kabul etmeyeceğini ise Allah şöyle haber vermiştir:
Tevbe; ne kötülükleri yapıp edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 18)
Allah böyle insanlara bir fırsat daha verildiğinde, yine nankörlük edeceklerini de pek çok ayetinde bildirmiştir. Bu konudaki bir ayet şöyledir:
Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." Hayır, önceden saklı tuttukları kendilerine açıklandı. Şayet (dünyaya) geri çevrilseler bile, kendisinden sakındırıldıkları şeylere şüphesiz yine döneceklerdir. Çünkü onlar, gerçekten kafirlerdir. (Enam Suresi, 27-28)
Bu nedenle "nasıl olsa son anda iman eder, tevbe ederim" gibi bir düşünceye kapılmak son derece hatalıdır ve insanları cehennem azabından kurtaramaz. Öyleyse insan ölümle karşılaştığında kendisi için ebedi bir pişmanlığın başlamasını istemiyorsa, bu dünyada mutlaka Rabbimize kavuşacağının ve dünyada yaptıklarının karşılığını göreceğinin bilinciyle yaşamalıdır.
İnkar Edenlerin Ölüm Anındaki Pişmanlıkları[color="#FF0000"]
Yaşadıkları süre boyunca insanlara pek çok kez cennet ve cehennemin varlığı, ahiret için hazırlık yapmaları gerektiği hatırlatılır. Ancak inkarcılar her seferinde yüz çevirir ve kendilerine verilen fırsatları değerlendiremezler. Ölümle karşılaştıklarında yaşadıkları büyük pişmanlığın asıl sebeplerinden biri de, "kendi elleriyle" kendilerini bu duruma sokmuş olmalarıdır. Kimse onları zorlamamıştır, onlar kendi iradeleriyle hareket ederek bu kötü sonu kendileri seçmişlerdir.
İnkarcılar bu yanlış seçimin sonucunda ölüm anı ile birlikte azabı yaşamaya başlarlar. Bu azabın başlangıcı ise, Allah'ın ayetlerde bildirdiği gibi, ölüm anında yaşanan büyük korkudur. O gün insanların yaşadığı korkuyu Rabbimiz şöyle bildirir:
(Ölüm korkusundan) ayaklar birbirine dolaştığında;
O gün sevk, yalnızca Rabbinedir.
Fakat o, ne doğrulamış ne de namaz kılmıştı.
Ancak o, yalanlamış ve yüz çevirmişti.
Sonra çalım satarak yakınlarına gitmişti.
Sen buna müstahaksın, dahasına da müstahaksın.
Yine müstahaksın, dahasına da müstahaksın. (Kıyamet Suresi, 29-35)
Ancak unutmamak gerekir ki bu korkuyu sadece inkar edenler yaşarlar. Çünkü iman eden insanlar zaten tüm hayatlarını Allah'ın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanmak için çalışarak geçirirler. Bu nedenle umut içerisindedirler.
İnkar edenler ise ölümle birlikte büyük bir pişmanlık yaşarlar, ancak bu başlarına gelecek azapların hiçbirini engellemeye yaramaz. Allah inkar edenlerin canlarının büyük bir acı ve zorluk içerisinde alınacağını bildirir:
... Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen... (Enam Suresi, 93)
Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? (Muhammed Suresi, 27)
Ölüm anında inkarcıların yaşadıkları bu durumu, dünya şartları içinde kavrayabilmek elbette mümkün değildir. Ancak Allah insanların düşünmesi ve böyle bir durumla karşılaşmaktan sakınmaları için bunun haberini bildirmiştir. Ölüm melekleri ayetlerde de açıklandığı gibi inkar edenlerin sırtlarına ve yüzlerine vura vura canlarını alacaklardır. İnkarcılar bir yandan fiziksel bir acı duyacaklardır. Elbette bu acıyla birlikte pişmanlığı da yaşamaya başlayacaklardır. Çünkü bu andan sonra artık geri dönüş imkanları kalmamıştır.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, ölüm anında insan başına gelenlerin tümünü belki de her zamankinden daha açık bir şuurla, hissederek yaşar. Onun için artık sonsuz bir hayat başlamıştır. Ölüm sadece bir geçiş aşaması ve ruhun bedenden ayrılarak sonsuzluk mekanına gidişidir.
İnkarcılar canları alınırken kendilerine çektirilen acıdan dolayı, Allah'ın dilemesi dışında sonsuza kadar sürecek olan büyük bir azapla karşı karşıya olduklarını anlarlar. Tüm hayatlarını Allah'ın dininden yüz çevirmiş olarak geçiren bu kimseler, o anda kendilerini azaptan kurtarması ve affetmesi için var güçleriyle Allah'a yalvarırlar. Pişmanlıkla bir daha dünyaya döndürülmeyi, salih amellerde bulunmayı ve kaybettiklerini telafi etmeyi isterler. Ancak bu istekleri kabul edilmez çünkü onlara, Allah'ın bir ayetinde bildirdiği gibi "öğüt alacak olanın öğüt alabileceği kadar bir süre" verilmiş, cennet ve cehennem hayatı hatırlatılmış ama onlar bile bile bu gerçekten yüz çevirmişlerdir. Kendilerine bir kez daha böyle bir imkan tanınmış olsa, onların tüm bu pişmanlıklarını unutarak yine inkarı tercih edeceklerini Allah Kuran'da şöyle bildirmiştir:
Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: "Rabbim, beni geri çevirin. Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir... (Mü'minun Suresi, 99-101)
İnkar edenler dünyada Allah'a bile bile secde etmemiş, O'nun hükümlerini yerine getirmemiş ve O'nun emrettiği güzel ahlakı yaşamaktan kaçınmışlardır. Ölümle birlikte ise artık ne kadar isteseler de buna güç yetiremeyeceklerini Allah şöyle açıklar:
Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler. Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi. (Kalem Suresi, 42-43)
Ölüm ile birlikte Allah'ın vaat ettiği her olayın gerçek olduğunu kavrayan bu kimselerin pişmanlığını artıran bir konu daha vardır. Dünyada iken inanmadıkları, sözlerini ciddiye almadıkları ve hatta alay ettikleri müminler, o gün inkar edenlerin çektiği azapların hiçbirini yaşamazlar. Onlar tüm hayatlarını samimiyetle Allah'ın rızasını isteyerek geçirmelerinden dolayı sonsuza kadar her şeyin en güzeliyle mükafatlandırılırlar. Onların canı inkarcılarınkinin tam tersine, hiç acı çekmeden "yumuşakça" alınır. (Naziat Suresi, 2) Allah'ın bir ayetinde bildirdiğine göre melekler, ölüm anında müminleri selamlar ve onlara cennet müjdesini verirler:
Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin." (Nahl Suresi, 32)
Bu, inkar edenler için bir başka manevi azaptır. Çünkü dünyada müminlere tanınan imkanlar ve fırsatlar kendilerine de verilmiştir. Ancak onlar dünya hayatının geçici menfaatlerinden yararlanabilmek uğruna, bile bile cenneti kaybetmişlerdir. Dünyanın kısa bir deneme yeri olduğu, ahiretin asıl hayat olduğu hatırlatıldığı halde bunu anlamazlıktan gelmişlerdir. Bu yüzden dünyada ahiret için kazançlı olabilecek hayırlar işlememişlerdir. Oysa Allah'ın emrettiği güzel ahlakı yaşamak, salih bir mümin olmak yalnızca samimi bir niyet etmek ve bu niyette irade göstermekle her insan için mümkündür. İşte tüm bunları düşünmek inkar edenlerin içindeki pişmanlığı daha da artırır.
Allah bir ayette, "Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi olacak? Ne kötü hüküm veriyorlar." (Casiye Suresi, 21) şeklinde buyurarak herkesin yaşam şekline göre sadece hak ettiği karşılığı alacağını haber verir.
Bunun yanında cehennem azabının kendileri için hazır edildiğini bilmenin verdiği korku da inkarcıların pişmanlıklarını kat kat artıracaktır. Zira o ana kadar sadece canlarının acıyla çekilişinin verdiği azabı yaşamışlardır. Ancak sonrasında kendilerini nelerin beklediğini de çok iyi anlamışlardır.
İnkar edenlerin ölüm ile başlayan bu pişmanlıkları Allah dilediği sürece devam edecektir. Geçen her dakika, her saat ve her gün hiç bitmeyen azabın içinde kalacak ve pişmanlıktan kurtulamayacaklardır.
Halbuki böylesine büyük ve sonsuz bir pişmanlığı yaşamamak insanın kendi elindedir. Ölümün ve ahiretin gerçekliğini anlamak için onlarla karşılaşmayı beklemeye gerek yoktur. İnsan için Allah'ın vaadi yeterlidir. Ölümün sonrasında Allah'ın adaleti kesin olarak yerini bulur, inkar edenler cehennemle azaplandırılır ve iman edenler de cennete kavuşurlar.
Öyleyse henüz ölümle karşılaşmamış her insanın yapacağı en akılcı davranış Allah'a sığınmak ve O'nun rahmetini dilemek olacaktır. Ayrıca Allah'ın insanlara yol gösterici olarak gönderdiği Kuran'ı ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetini çok iyi öğrenmek, ve kendilerine gösterilen yol doğrultusunda yaşamaktır. Ölüm gerçeğini düşünmeyerek ölümden uzak durmak değil, aksine ölümün yakınlığını düşünerek harekete geçmek insana fayda sağlayacaktır.
Allah'a yönelip dönen insan dünyada ve ahirette Rabbimizin rızasını kazanır ve hoşnut edilmiş olarak cennete girer. Allah müminleri Kuran'da bu gerçek ile şöyle müjdeler:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir."(Fecr Suresi, 27-30)
Ölümün pişmanlığından kurtulmak ve sonsuz cennetin güzelliklerine kavuşmak isteyen insan, ölümü ve sonrasını şimdiden düşünmeli ve kendisini yaratan Rabbimizin hak olan yolunu seçmelidir.
Asabii
Dec 17 2007, 12:46 PM
(Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler. (Furkan Suresi, 12)
İnkar Edenlerin Cehennemi Gördüklerinde Yaşadıkları Pişmanlık
Hesap günü tüm insanlar biraraya toplanacak ve hesaplarının belli olmasının ardından inkar edenler bölükler halinde cehenneme sevk edileceklerdir. Bu kalabalığın arasında tarih boyunca Allah'ın varlığını ve dinini inkar etmiş, Allah'ın ayetlerine karşı büyüklenmiş ve yüz çevirmiş olan herkes bulunacaktır. Aralarında dünyada kendilerince zenginlik ya da itibar sahibi olan kişiler de olacaktır. Ama bu insanlar, dünyada kendilerini kurtarabileceğini sandıkları şeylerin, o gün hiçbir fayda sağlamadığına şahitlik edeceklerdir. Rabbimiz Kuran'da tüm inkarcıların horlanarak ve aşağılanarak cehenneme doğru sürükleneceklerini haber vermiştir. Cehennemin kapısına geldiklerinde bekçiler suçlarını kendilerine bir kez daha itiraf ettirdikten sonra tüm inkarcıları içeri alacak ve cehennemin kapılarını üzerlerine kapatacaklardır. Allah Kuran'da inkarcıların cehenneme sevk edilişlerini şöyle anlatır:
İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azab kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür. (Zümer Suresi, 71-72)
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır. İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür. (Mü'min Suresi, 75-76)
Bu insanların arasında dünya hayatında Allah'ın azabıyla ve cehennemle karşılaşacaklarını bilmediğini söyleyebilecek tek bir kişi bile yoktur. Çünkü Allah sonsuz adaleti ile her insana dünyada iken uyarıcı göndererek onlara Kendi varlığını, hesap gününü, cenneti ve cehennemi hatırlatmıştır. Bu nedenle inkarcıların tümü cehennem azabını hak olarak yaşadıklarını ikrar edeceklerdir.
Dünyadayken uyarıldıkları halde büyüklenmişler ve kendilerini yaratan Allah'a, bile bile kulluk etmemişlerdir. Buna karşılık olarak da Allah bu kişilerin cehenneme boyunları bükük gireceklerini bildirmiştir. Rabbimizin bu gerçeği haber verdiği bir ayet şöyledir:
... Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mümin Suresi, 60)
Bu insanların bir kısmı dünyada kendilerini çok güçlü görmüşler ve bundan dolayı baş kaldırmışlardır. Güçlerinin kendilerini her türlü tehlikeye karşı koruyacağını sanmışlardır. Ne zaman kendilerine cehennemin varlığı, bu dünyada Allah'ın rızası için yaşamaları, ahirette cennet yurdunu istemeleri ve Allah'ın Kahhar (kahreden) sıfatı hatırlatılsa, şöyle demişlerdir:
Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azab etse ya." derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir. (Mücadele Suresi, 8)
Bu baş kaldırışlarına karşılık olarak cehennemin kapılarından içeriye alınacaklardır ve bir daha da Allah dilemedikçe dışarıya çıkmalarına izin verilmeyecektir. İşte ateşi gördükleri bu an inkarcılar yaptıklarından dolayı bir kez daha büyük bir pişmanlık yaşayacaklardır. Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi, cehennemden hiçbir kaçış yolu olmadığını anlayacaklardır:
Suçlu-günahkarlar ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır. (Kehf Suresi, 53)
Dünya hayatında anlamazlıktan geldikleri her şeyi artık açıkça görecek ve kavrayacaklardır. Bütün hayatlarını boş bir amaç uğruna tükettiklerini, çok az ve geçici bir menfaat uğruna ahiret yaşamlarını azap içinde geçireceklerini anlayacaklardır. Dünyada yaşadıkları birkaç on seneyi çok uzun zannetmiş ve bu yüzden ahireti düşünmemişlerdir. Burada acizlikler ve eksiklikler sebebiyle hiçbir zaman tatmin olmayan bir ruh halini yaşamayı, cennetteki kusursuz, hiçbir eksikliği olmayan, yorgunluk, açlık gibi fiziksel eksikliklerin de bulunmadığı, mükemmel nimetlerle dolu cennette büyük bir mutluluk içinde yaşamaya tercih etmişlerdir. Ama cehennemin kapılarından girdikten sonra artık geri dönüş imkanları olmadığını anlayacaklardır. Bu yüzden dünya hayatında sahip oldukları her şeyi fidye olarak vererek azaptan kurtulmaya çalışacaklardır. Kuran'da onların bu sonuçsuz çabaları şöyle bildirilmiştir:
...O'na icabet etmeyenler ise, yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yaratıktır o! (Rad Suresi, 18)
Fakat bu insanların cehenneme gireceklerini anladıklarında gösterdikleri bu çabanın hiçbir karşılığı yoktur. Allah onların bu girişimden bir sonuç alamayacaklarını şöyle haber vermiştir:
Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de. Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir. (Hadid Suresi, 15)
Elbette inkarcıların bu çabalarının sonuç vermemesinin önemli bir nedeni vardır. Allah onları dünyada iken cehennem azabını hatırlatarak uyarmıştır. Ve o gün hiçbir insanın bir diğerine yardım edemeyeceği, onu kurtarmak için hiçbir şey vermeyeceği, ayrıca verse bile bunun kabul edilmeyeceği konusunda onları uyarmıştır. İnsanları bu konuda uyarmak için Rabbimizin gönderdiği bir ayet şöyledir:
Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının. (Bakara Suresi, 48)
Ama onlar kendilerine yapılan her türlü uyarıya rağmen inkarda diretmiş ve bile bile kendilerine böyle bir son hazırlamışlardır. O gün kavrayacakları en büyük gerçeklerden biri kendi yaptıkları dolayısıyla cehennemi hak ettikleri olacaktır.
Bunu anladıklarında hissettikleri pişmanlık ise -Allah'ın dilemesi dışında- sonsuz hayatları boyunca hiçbir zaman kurtulamayacakları bir azap olacaktır. Çünkü artık çok önemli bir gerçekle yüzyüze gelmişlerdir. Eğer hayatlarını boş amaçlar yerine kendilerini ve herşeyi yaratan Rabbimizi razı etmeye adamış olsalar, bugün cehennemin kapısında değil cennetin yanında olacaklardır. Ama onlar doğru olanı yapmamışlardır ve bu yüzden de hüsranla karşılaşmışlardır.
Onlar için Allah'ın bir ayette bildirdiği gibi "kapıları kilitlenmiş bir ateş" (Beled Suresi, 20) vardır. Yani cehennemin kapısından içeri girdikten sonra artık bu kapı üzerlerine kilitlenecektir. Ve bu kapının ardında Allah dilediği sürece yaşayacakları, sonu belli olmayan ateş azabı vardır. İnkarcılar için bu ateş azabından hiçbir zaman kaçma ya da kurtulma imkanı olmayacaktır. Allah onların atıldıkları bu ateşi "Hutame" olarak isimlendirmiştir. Hümeze Suresi'ndeki ayetler şöyledir:
Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir?
Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir.
Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp çıkar.
O, onların üzerine kilitlenecektir;
(Kendileri de) Dikilip-yükseltilmiş sütunlarda (bağlanacaklardır)." (Hümeze Suresi, 5-9)
İnkar Edenlerin Cehennemde Karşılaşacakları Azap
İnkarcıların cehennemde yaşayacakları pişmanlıktan söz etmeden önce, orada karşılaşacakları azapları anlatmak faydalı olacaktır. Çünkü insan cehennemdeki azap çeşitlerini öğrenmeden, orada yaşanacak pişmanlığın boyutlarını da kavrayamayabilir.
İnkarcıların yaşadıkları pişmanlık biraz önce de söz ettiğimiz gibi, henüz cehennemi gördükleri anda başlar. Cehenneme girerken ve ardından cehennemdeki azapları yaşarken de bu sonu gelmeyen pişmanlık devam eder. Allah bu kişilerin cehenneme girişlerinin ardından yaptıkları konuşmaları şöyle haber vermiştir:
Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü dönüş yeridir o. İçine atıldıkları zaman, kaynayıp-feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler. Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?" Onlar: "Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: "Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz" dedik. Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık." Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun. (Mülk Suresi, 6-11)
Allah'ın ayetlerde bildirdiği gibi, inkar edenler cehenneme atıldıklarında ilk olarak korkunç bir sesle karşılaşacaklardır. Allah Mülk Suresi'nin 7. ayetinde bu sesi "kaynayıp feveran eden ateşten çıkan korkunç bir homurtu" olarak tarif etmiştir. Kuşkusuz inkarcılar bu korkunç homurtuyu duyduklarında tarif edilemeyecek bir sıkıntı ve korku yaşayacaklardır. Allah bir başka ayetinde ise, ateşi, inkar edenler için öfkesinden patlayıp parçalanacak şekilde yarattığını bildirmiştir. (Mülk Suresi, 8) Bu dehşet verici olaylara şahit olan inkarcılar nasıl bir azapla karşı karşıya olduklarını anlamanın verdiği çaresizliği yaşayacaklardır. Ve yukarıdaki ayetlerde Rabbimizin bildirdiği gibi, dünyada bunları akledememiş olmanın pişmanlığını dile getiren konuşmalar yapacaklardır.
Böyle bir sıkıntı yaşamaları son derece normaldir çünkü karşılaşacakları her azap birbirinden dehşet verici ve can yakıcı olacaktır. Allah ayetlerinde cehennemin kalınacak en kötü yer olduğunu bildirmiştir:
...Ne kötü barınaktır o (Al-i İmran Suresi, 162)
...Ne kötü bir yataktır o. (Nisa Suresi, 115)
...Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeni ne kötüdür. (Al-i İmran Suresi, 151)
(Ki bu) Cehennemdir. Ona yaslanırlar. Ne kötü bir karar (yeridir) o. (İbrahim Suresi, 29)
Cehennem ehli bu en kötü barınma yerine büyük bir kalabalık halinde atılacaktır. Bir ayette Allah "Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir." (Şuara Suresi, 94) şeklinde bildirmiştir. Bu ifadeden dünyada kendilerince mal, mülk, itibar sahibi olduklarını düşünerek büyüklenenler de dahil tüm inkarcıların, cehennem ateşine değersiz bir yığın halinde dökülecekleri anlaşılmaktadır. Dünyada kibirlenmelerine karşılık bugün küçük düşürülecek, horlanacak ve aşağılanacaklardır.
Orada hiçbir zaman değer görmeyecek ve esirgenmeyeceklerdir. Öyle ki cehennemin odunu olacak ve ateşin kaynağı olarak sonsuza dek acı içinde yaşayacaklardır. Bu gerçeği haber veren ayetlerde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız. (Enbiya Suresi, 98)
...Ve onlar ateşin yakıtıdırlar. (Al-i İmran Suresi, 10)
Allah'ın Kuran'da bildirdiği cehennem azapları çok çeşitlidir. İnsanlardan bir çoğu orada bir ayetin ifadesiyle "bütün zamanlar boyunca", yani Allah takdir ettiği sürece, her an azapla içiçe bulunacaklardır. Bu azap çeşitlerinden bazılarını şöyle sayabiliriz:
Furkan Suresi'nin 13. ayetinde Allah inkarcıların ateşin sıkışık bir yerine elleri boyunlarına bağlı olarak atılacaklarını haber vermiştir. Bilindiği gibi dünyada insanlar dar bir yerde birkaç dakikadan fazla kaldıklarında son derece rahatsız olur ve hemen buradan çıkmak isterler. Kendilerini dört tarafı kapalı dar bir alanda düşünmek bile istemezler. Ancak cehennemde tarif edilen azap dünyadakiyle kıyaslanmayacak kadar büyüktür. İnkarcılar orada hem dar ve sıkışık bir yere atılacaklardır, hem de bulundukları yerde ateş azabı olacaktır. Üstelik elleri boyunlarına bağlanmış şekilde oldukları için değil ateşten kurtulmak, hareket etme imkanı bile bulamayacaklardır. Elbette insan böyle bir ortamı zihninde canlandırırken bile çok şiddetli sıkıntı duyar ki bunu yaşamanın nasıl bir acı vereceği açıktır.
Allah bir başka ayetinde inkarcıların kapkara dumandan bir gölge içinde olacaklarını bildirmiştir. (Vakıa Suresi, 43-44) Ancak gölge deyince genelde insanlar serin, ferah bir yer algılarlar. Oysa cehennemde var olduğu bildirilen bu gölge dünyada algıladıklarından tamamen farklıdır. Allah bu gölgenin ne serinletici, ne de ferahlatıcı olduğunu haber vermiştir.
Bir başka büyük azap şekli de cehennemdeki insanların sonsuza kadar ölmemeleri olacaktır. Çünkü ölüm onlar için bir kurtuluş ve azaptan kurtulmaları için bir yoldur. Bu nedenle Allah onların ölmelerine izin vermeyecektir. Rabbimizin ayetlerinde haber verdiği gibi, onlara her yandan ölüm gelecektir ama hiçbir zaman ölmeyeceklerdir. (İbrahim Suresi, 17) Dünyadayken ölüm sebebi olabilecek her türlü olayla orada karşılaşacaklardır. Bu olaylar sırasında hissedilen acıları, sıkıntıları, korkuları son derece açık bir şuurla yaşayacaklardır. Ama buna rağmen ölemeyecek ve yeni azap çeşitleri ile Allah dilediği sürece sonsuz yaşamlarına devam edeceklerdir.
Dünyada bir insan ciddi bir şekilde yandığında kısa bir süre içinde ölür. Ateşe ancak az bir süre dayanabilir. Eğer ölmez de yaralanırsa bu sefer de yaraları belirli bir süre sonra iyileşir. Ancak cehennemdeki ateş azabı dünyadakiyle kıyas edilemeyecek kadar farklı olacaktır. Orada Allah'ı inkar eden insan ateşe sokulacak ve derisi, yanıp döküldükçe, azabı daha fazla tatması için yeni derilerle değiştirilecektir. (Nisa Suresi, 56) Kısa bir süre yanıp acının yok olması gibi bir durum söz konusu olmayacak, Allah dilediği sürece devamlı ateşin yakmasının verdiği acıyı yaşayacaktır.
Bir başka cehennem azabı olarak inkarcıların o gün ateşin üzerinde tutulup eritileceklerini Allah haber vermiştir. (Zariyat Suresi, 13) Böyle bir durumun nasıl büyük bir azap vereceğini dünyadayken kavramak bir insan için mümkün dahi değildir. Dünya şartlarında çok basit bir yaralanmanın ne derece şiddetli bir acı verdiğini bilen insan için, Allah'ın bu azabı çok ibret vericidir. Üstelik tüm bunlar olurken bir yandan da;
Bukağılara vurulacaklardır. (Hakka Suresi, 32)
Zincirlere ve demir halkalara bağlanacaklardır. (İnsan Suresi, 4)
Demir kamçılarla kamçılanacaklardır. (Hac Suresi, 21)
Vücutları, alınları, sırtları, böğürleri ayrıca bir de ateşle dağlanacaktır. (Tevbe Suresi, 35)
Başlarının üzerinden kaynar sular dökülecektir. (Hac Suresi, 19)
Üzerlerinde ise katrandan ve ateşten elbiseler olacaktır.(Hac Suresi, 19) (İbrahim Suresi, 50)
Kendilerine ferahlık verecek tek bir damla serinletici su dahi bulamayacaklardır. O gün onlara verilecek olan tek içecek, kaynar su, irin ve kandır. (Sad Suresi, 57) (Hakka Suresi, 36)
Yiyecekleri ise sadece zakkum ve darı dikeni olacaktır. Allah zakkum ağacının inkar edenlerin karınlarında nasıl azaba dönüşeceğini şöyle bildirmiştir:
Doğrusu, o zakkum ağacı;
Günahkar olanın yemeğidir.
Pota gibi; karınlarda kaynar-durur;
Kaynar-suyun kaynaması gibi.
Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin.
Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;
(Azabı) Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.
Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir. (Duhan Suresi, 43-50)
Allah onların orada yedikleri yemeğin "boğazı tıkayıp kaldığını" bildirmiş, içecekleri irinli suyu ise yutkunmaya çalışacaklarını ama boğazlarından geçirmeyi başaramayacaklarını söylemiştir. Dünyada iken insanın en iğrendiği ve ne kokusuna, ne de görüntüsüne tahammül edemediği irin, orada sonsuza kadar cehennem halkının yiyeceği olacaktır. Cehennem ehli bundan büyük bir azap duyacak ama açlıklarından dolayı da bunu yemek zorunda kalacaklardır. Buna rağmen yedikleri de açlıklarını gidermeyecektir. Sonsuza kadar açlığın acısını da aralıksız tadacaklardır. Allah yedikleri darı dikeninin de onların açlıklarını gidermeyeceğini şöyle bildirmiştir:
Onlar için (zehirli olan) darı dikeninden başka bir yiyecek yoktur. Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur. (Gaşiye Suresi, 6-7)
Cehennemde inkarcıların yaşayacakları azaplarla ilgili Kuran'da Allah'ın bildirdiği başka konular da vardır;
-Orada onlar için "kemikleri çatırdatan inlemeler" vardır. (Enbiya Suresi, 100)
-Bütün zamanlar boyunca orada kalacaklar (Nebe Suresi, 23)
ve onların azabı hafifletilmeyecektir. (Al-i İmran Suresi, 88)
-Ateşten çıkmak isteyecekler ama çıkamayacaklardır. (Maide Suresi, 37)
Tüm bu anlatılanlar inkar edenlere tarif edilemeyecek kadar büyük bir azap ve pişmanlık yaşatacaktır. Bu azaptan kurtulabilmek için canlarının alınmasını isteyecekler ve bunun için de defalarca yalvaracaklardır. Cehennemdeki insanların konuşmalarını Allah Kuran'da şöyle haber vermektedir:
(Cehennem bekçisine:) "Ey Malik (bekçi), Rabbin bizim işimizi bitirsin" diye haykırdılar. O: "Gerçek şu ki siz, (burada) kalacak kimselersiniz" dedi. "Andolsun, size hakkı getirdik, fakat sizin bir çoğunuz hakkı çirkin görüp-tiksinenlerdiniz." (Zuhruf Suresi, 77-78)
Ancak Rabbimizin ayette de bildirdiği gibi Allah dünyada iken hak dinden yüz çevirdikleri, yapılan uyarıları dinlemedikleri için onların yalvarmalarına icabet etmeyecek ve onları dilediği sürece sürekli olarak azabın içinde tutacaktır.
İşte burada anlatılanlar dünyada Allah'ı ve ahiret gününü inkar edenlerin, cennet ve cehennem konusundaki uyarıları dinlemeyenlerin kesin olarak yaşayacakları azaplardan bir kısmıdır. İnkarcıların bu azapların yanında asla kurtulamayacakları büyük bir azap daha vardır ki bu, kişinin aklından bir an dahi uzaklaşmayacak olan pişmanlık hissidir. Bu his, bir insanın görebileceği en korkunç yer olan cehennemde yaşamak zorunda kalmanın verdiği sıkıntıyla katlanarak artacaktır. Çünkü baştan beri belirttiğimiz gibi inkarcılar cehennem azabını tattıkları her an, eğer dünyada doğru olan yolu seçmiş olsalar bunların hiçbirini yaşamayacaklarını hatırlayacaklardır. Ve bunun verdiği pişmanlıktan kurtulmaları da mümkün değildir.
İnkarcıların Cehennemde Yaşayacakları Pişmanlık
İnkar edenler cehennemdeki azabın şiddetini yaşadıkça, dünya hayatında Allah'a iman etmemiş oldukları için çok büyük bir pişmanlığa kapılacaklardır. Ancak bu pişmanlık, onlara hiçbir şekilde telafi imkanı sağlamayacaktır. Çünkü dünyada kendilerine yeterince fırsat verilmiştir ama onlar bunu değerlendirememişlerdir. Bunu anladıklarında, kendilerini Allah'tan uzaklaştıran, ahireti unutturan ve dünyaya çeken her şeye ve herkese lanet edecek ve onlara karşı büyük bir öfke duyacaklardır. Allah bu kimselerin öfke dolu pişmanlıklarına şöyle dikkat çeker:
Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: "Eyvahlar bize, keşke Allah'a itaat etseydik ve Resûl'e itaat etseydik." Ve dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular." "Rabbimiz, onlara azabtan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et." (Ahzab Suresi, 66-68)
Sonunda Bize geldiği zaman, der ki: "Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen)." (Bu söylenmeleriniz,) Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamaz. Çünkü zulmettiniz. Şüphesiz azapta da ortaksınız. (Zuhruf Suresi, 38-39)
Ayetlerde görüldüğü gibi, suçu, dünya hayatında kendilerini saptıran kimselere yükleyerek azaptan kurtulabileceklerini umarlar. Halbuki Allah herkese doğruyu bulabileceği bir vicdan ve bunu uygulayabileceği bir irade vermiştir. Herkese her iki alternatif de anlatılmış ve herkese doğru olan da yanlış olan da sunulmuştur. Ve her insan kendi tercihini kendi iradesiyle bilerek ve isteyerek yapmıştır. Ayrıca Allah herkesin kalbinde yaşadığı imanı ve inkarı da bilir. Bu nedenle cehennem ehli arasında insanların inkar etmesine öncülük edenler de, onlara uyanlar da hak ettikleri karşılığı göreceklerdir. O gün kimse başkasının işlediği günahtan sorumlu olmayacak ve kimse kimsenin günahını yüklenmeyecektir.
Bu insanlar, dünya hayatında birbirlerini günaha çekerlerken belki de çoğu defa ahirette hesap vereceklerini hatırlamış ama bunu önemsiz görmek istemişlerdir. Birbirlerine "sen yap ben senin günahını yüklenirim" demiş ve inkar etmeleri için birbirlerini teşvik etmişlerdir. Şeytan da onlara birtakım süslü vaatlerde bulunarak onları inkara yönlendirmiştir. Halbuki Allah "… o Bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir." (Meryem Suresi, 80) şeklinde buyurarak bu vaatlerin inkarcılar için hiçbir faydası ve geçerliliği olmadığını önceden bildirmiştir.
O gün inkar edenler tamamen yalnız olduklarını açıkça göreceklerdir. Ve Allah'tan başka kendileri için ne bir dost ne de bir veli bulamayacaklarını da anlayacaklardır. Çünkü dünyada peşlerinden gittikleri, kendilerine dost olarak gördükleri herkes cehennemde onları terk edecek ve yüzüstü bırakacaktır. Aynı şekilde Allah'ı unutarak veli edindikleri şeytan da kendilerine ihanet edecek ve şöyle diyecektir:
İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır." (İbrahim Suresi, 22)
Dost olarak gördükleri herkesin kendilerine böyle ihanet ettiğini ve kendilerini yüz üstü bıraktığını görmek inkar edenlerin pişmanlığını daha da arttıran bir neden olacaktır. Artık Allah'tan başka sığınacak kimseleri olmadığını çok açık olarak anlamışlardır. Ancak bunu anlamanın kendilerine hiçbir fayda sağlamadığını görmek de onlara büyük bir sıkıntı verecektir. O gün bir yandan birbirleriyle tartışırlarken, bir yandan da dünyada yapıp ettikleri günahları itiraf ederler. Bu durumu Allah ayetlerde şöyle haber vermektedir:
Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:
"Andolsun Allah'a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz,"
"Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.
"Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı."
"Artık bizim için ne bir şefaatçi var,"
"Ne de candan-yakın bir dost."
"Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik." (Şuara Suresi, 96-102)
Ayetlerde görüldüğü gibi, inkarcılar büyük bir pişmanlıkla dünyaya geri dönebilmeyi, iman eden insanlardan olup, ahiret hayatları için kendilerine fayda sağlayacak hayırlı bir şeyler yapabilmeyi dilerler. Ancak bu dilekleri kabul edilmez. Yıllarca peşinden koştukları paranın, güzelliğin, itibarın, dünyada elde etmeye çalıştıkları başka bir şeyin hiçbir anlamı olmadığını görürler. Kuran'da onların bu pişmanlık dolu ifadelerine Allah şöyle yer verir:
Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi."
"Hesabımı hiç bilmeseydim."
"Keşke o (ölüm her şeyi) kesip bitirseydi.
"Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı."
"Güç ve kudretim yok olup gitti."
(Allah buyruk verir:) "Onu tutuklayın, hemen bağlayın."
"Sonra çılgın alevlerin içine atın."
"Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin."
"Çünkü, o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu."
"Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı."
"Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur." (Hakka Suresi, 25-35)
O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim." (Fecr Suresi, 23-24)
Tüm bunların yanında cennet halkının sevincini ve mutluluğunu görmek de inkar edenlerin yaşadıkları pişmanlığı artırır. Çünkü cennette yaşayan insanlarla kendi yaşantıları arasındaki olağanüstü büyük farklılığa şahit olurlar. Ahirette cennet ehli ile cehennem ehli arasındaki büyük farka dikkat çekilmiştir.
Cehennem ehlinin görünümünü Allah Kuran'da "gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış" (Kalem Suresi, 43) şeklinde ifade etmiştir. Bir başka ayette ise yüzlerinin "kararmış ekşimiş" (Kıyamet Suresi, 24) olduğunu bildirmiştir. Buna karşılık cennetle müjdelenen müminlerin yüzlerini şöyle tanımlamıştır:
O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır;
Güler ve sevinç içindedir. (Abese Suresi, 38-39)
İnkar edenler cehennemde kaynar su, irin, kan, zehirli darı dikeni ve zakkum dışında hiçbir yiyecek bulamayacaklarken, iman edenler cennette baldan, sütten ırmaklarla, kadehler içerisindeki birbirinden güzel içeceklerle, kesilip eksilmeyen, yüklü dalları bükülmüş, meyveleri sarkmış meyve ağaçlarıyla ve nefislerinin isteyeceği daha pek çok nimetle ödüllendirileceklerdir. Bir ayette Allah cennet halkının yiyeceklerini şöyle tanımlar:
Takva sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu? (Muhammed Suresi, 15)
Allah'ın ayette de belirtildiği gibi böyle mükafatlandırılan kimseler ile inkar edenlerin hem açlıklarını gidermeye yaramayan, hem de büyük bir azaba dönüşen rızıkları kesinlikle bir değildir. Onlar orada sonsuz defa yakılacak, sonsuz defa derileri eritilip dökülerek yenileriyle değiştirilecek ve sonsuza kadar bir parça serinlik ya da ferahlık bulabilmek için yalvararak yardım isteyeceklerdir. Cennet halkının gölgeliklerde, serinliklerde nimet içerisinde olduklarını görecek ve onlara sahip olduklarından bir parça kendilerine de vermeleri için yalvaracaklardır. Rabbimiz Kuran'da onların bu haberini şöyle verir:
Ateş halkı cennet halkına seslenir: "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah, bunları inkar edenlere haram (yasak) kılmıştır." (Araf Suresi, 50)
Ama cehennemde pişmanlık içinde yaşayan inkarcıların bu yardım istekleri asla karşılık görmeyecektir. Allah, bunu haber verdiği ayette şöyle buyurmaktadır:
... Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir. (Kehf Suresi, 29)
Yine aynı şekilde cennet halkına atlas ve ipekten elbiseler, sayısız ziynetler, altınlar, gümüşler sunulurken, cehennem halkına katrandan ve ateşten biçilen elbiseler giydirilecektir. Onlar zincirlere vurulup, demir halkalarla bağlandıkları "cehennemden yataklar"a yatırılıp üzerleri de "cehennemden örtüler" ile örtülürken, müminler yüksek köşkler ve güzel konaklar içerisindeki yükseklere kurulmuş ve "özenle işlenmiş mücevher" tahtlarda, çarpıcı güzellikteki döşeklerde, astarları ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde ağırlanacaklardır.
Allah Kuran'da müminlerin diledikleri her şeyi orada kendilerine vereceğini bildirmiştir. Allah onların hoşnut bir yaşam içerisinde olduklarını, mutlu ve huzurlu olduklarını ve sevinç içerisinde ağırlandıklarını da şöyle bildirmiştir:
... Rableri katında her diledikleri onlarındır... (Şura Suresi, 22)
Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 11)
İnkarcılar da dünya hayatında eğer Allah'ın emrine uyarak vicdanlı, samimi ve dürüst bir tavır göstermiş olsalardı, bugün cehennem ateşi içerisinde azap çekmiyor ve cennet halkı gibi nimetler içerisinde yaşıyor olacaklardı. İşte bu nedenle inkar edenler cennet halkını her düşündüklerinde bu pişmanlığı kat kat artarak hissedeceklerdir. Allah, onların içerisinde bulunduğu cehennem azabını ve bu pişmanlıklarını "sarsıcı üzüntü" olarak tanımlamış ve bundan ne zaman kurtulmak isteyecek olurlarsa, bir kez daha azaba döndürüleceklerini bildirmiştir:
Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara:) "Yakıcı azabı tadın" (denir). (Hac Suresi, 22)
Çünkü cehennem artık geri dönüşü olmayan ve pişmanlık hissinin bir fayda sağlamayacağı, hatta hiçbir anlam ifade etmeyeceği bir yerdir. Melekler daha ilk öldükleri anda inkarcılara Allah'ın dilemesi dışında artık sonsuza kadar bir güzellikle karşılaşmayacaklarını haber vermişlerdir:
Melekleri görecekleri gün, suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün (melekler onlara) derler ki: "(Size sevinçli haber) Yasaktır, yasak." (Furkan Suresi, 22)
Bu nedenle inkar edenler ancak yok olarak bu azaptan kurtulabileceklerine inanmışlardır. Yok olmak için yalvaracaklardır ama bu istekleri kabul edilmeyecektir. Çünkü onlara dünyada öğüt alabilecekleri kadar bir ömür verilmişken onlar bile bile inkarı tercih etmiş ve haktan yüz çevirmişlerdir. Bu nedenle onlara Allah şunları söyleyecektir:
"Bugün bir yok oluşu çağırmayın, bir çok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın." (Furkan Suresi, 14)
"Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz." (Tur Suresi, 16)
Allah Araf Suresi'nin 40. ayetinde, onların halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cehennemden kurtulamayacaklarını ve cennete giremeyeceklerini bildirmiştir. Ayrıca Allah, inkarcıların dünyada iken nasıl haktan yüz çevirip, ahiret gününü ve Kendisine kavuşmayı unuttularsa o gün de onların unutulacağını, yani Rabbimizden asla bir karşılık alamayacaklarını, yardım görmeyeceklerini bildirmiştir:
(Allah da) Der ki: "İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın." (Taha Suresi, 126)
Denildi ki: "Bugününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, Biz de sizi bugün unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı yoktur." (Casiye Suresi, 34)
Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları unutacağız." (A'raf Suresi, 51)
Yine de yalvaracak ve Allah'tan kendilerini ateşten çıkarmasını dileyeceklerdir ama Allah onlara şöyle cevap verecektir:
(Allah) Der ki: "Onun içine sinin ve Benimle söyleşmeyin." (Müminun Suresi, 108)
İşte inkar edenlerin alacakları karşılık, hiçbir şekilde yardım görmemek ve cehennem azabı içerisinde terk edilmek olacaktır. Allah onlara rahmet etmeyecek, onları esirgemeyecek ve işledikleri günahları, hataları bağışlamayacaktır. Oysa dünyada iken Allah'a sığınmış olsalardı, O'nu kendilerine karşı sonsuz esirgeyen, sonsuz bağışlayan ve sonsuz rahmet eden olarak bulacaklardı. Ama cehennemi gördüklerinde hatırladıkları bu gerçekler artık onlara hiçbir yarar sağlayamayacaktır.
Tüm bu anlatılanların ardından insanların, Allah'ın kullarına karşı sonsuz seven ve sonsuz affedici olduğunu şimdiden düşünüp, yalnızca O'nu dost ve vekil edinmeleri gerekir. Zira cehennemin kapıları insanın üzerine bir kere kilitlendi mi, artık Allah takdir ettiği sürece açılmayacak ve şu an insanın elinde olan fırsatlar bir daha kendisine geri verilmeyecektir. Bu ebedi pişmanlıktan kurtulmanın yolunu ise Allah Kuran'da şöyle bildirmiştir:
Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir. Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah azabınızla ne yapsın? Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir. (Nisa Suresi, 146-147)
Asabii
Dec 17 2007, 12:52 PM
Tebliğ bizden artık inanması size kalmış biliyosunuz bu dünyada çaba göstermeyene bile ekmek vermiyolar ama sizin gibiler diğer tarafta rahat yaşayacağınızı sanıyosunuz azcık düşünseniz herşeyik karşılıklı olduğunu anlarsınız ama sakin sanmayın Allah'ın sizin yapacanız ibadetlere ihtiyacı var bilinki O kimseye muhtaç deildir.Sadece benim yarattığım kulum beni tanıyomu benim kudretimi biliyormu!!
C3PO
Dec 17 2007, 06:27 PM
Oha ya Allaha'mi tapiyorsunuz Seytana mi?
Cennet ve Cehennem varsa bu dunyadadir.
Ve hayatlarini korku, teslimiyet, uyusukluk ve kiskanclikla geciren Musluman, Hiristiyan, Yahudi ve de herturlu fanatik ve hatta aralarinda Ateist bile olabilecek insanlar Cehennemlerini su anda zaten yasiyorlar belki.
Evet ben "belki" derim dindar arkadaslar, sizin kadar kesin konusmam cunku dinsizim ve Tanrinin beni sizden daha cok sevdigine inaniyorum.
Cehennem varsa bence (evet "bence" de derim sizin gibi "soyledir - boyledir" demem) oraya siz gideceksiniz maalesef dindar arkadaslar.
Ben bu sirrimi hep kendime sakladim ama cok azdiniz burada maalesef.
Tenzih ettiklerim kendini bilir. Iyi niyetli olani zaten Tanri ata veya Allah, veya El-ilah, veya tum evren, veya the force, veya nasil tanimliyorsaniz, hah iste o anlar zaten.
Haşa, maşa gibi sacma sapan laflara gerek yok. Kucuk Tanrinizin, basta Arap Allah bey olmak uzere bu kaprisleri vardir biliyorum ama neyse..
aydoe
Dec 17 2007, 06:39 PM
Allah kullarına bu kadar eziyet edemez
Ediyorsa zaten olsada ben onun dinine girmem
niye yapacak böyle sadistlikler
DeLyMaymun
Dec 17 2007, 06:58 PM
sana sormuyor zaten secende secmeyende mukafatini alcak kımsenın ben senın dinini secmedım senın cezaların bana sokmez gibi lüksü yok..
murtimuro
Dec 17 2007, 07:59 PM
QUOTE(DeLyMaymun @ Dec 17 2007, 06:58 PM)
sana sormuyor zaten secende secmeyende mukafatini alcak kımsenın ben senın dinini secmedım senın cezaların bana sokmez gibi lüksü yok..
Kimseninde senin gibi uydurma lüksü yok..
Cennette Cehennemde bu dünyadadır..Kitaplarda anlatılanların hepsi semboliktir..Eğer Tanrı böyle işkenceler yapıyorsa o bir sadisttir ve hasta ruhludur..Öyle şeyler yapan bir Tanrı'nın ben taa .......
İnsanları Kurandaki pis zırvalarla dinden soğutuyorsunuz..
Benim Tanrım böyle şeyler yapmaz..Yapsaydı asla ona inanmazdım..
herakles
Dec 17 2007, 08:04 PM
QUOTE
Cennette Cehennemde bu dünyadadır..Kitaplarda anlatılanların hepsi semboliktir..
Bu görüşe katılıyorum fakat dünya değilde evrende demekteyim şu aşamada..
Reenkarnasyon hakkında ne düşünüyorsun murtimuro?
Selam..
C3PO
Dec 17 2007, 08:09 PM
Ya bunlar kendileri gibi yasamayani, hayatlarini korkuyla sevgiyle yasayanlari ve hayattan zevk alanlari kiskaniyorlar ve akillari sirasinca korkutarak kendilerine benzetecekler. Tamamen psikolojik.
Cocukken yerdik bunlari da artik gecti..
Ustinsan
Dec 18 2007, 12:51 AM
Vay be ne büyük günah işlemişiz ki sonsuza dek cehennemde böyle acılar çekicez. Saçma sapan şeyler mantıken bir düşün sonsuza dek bitmeyecek acılar peh böyle birşey olmaz. Bir müslüman her türlü kötülüğü yapıcak ama tanrıya inanıcak pişman olup af dileyecek bir müddet cehennemde kaldıktan sonra cennete giricek, ateist ise ne kadar iyilik yaparsa yapsın sonsuza dek işkence çekecek, mantıksız bir dine inanıyorsun arkadaşım bu kopyaladığın yazıları bir oku ve iyi düşün.
Emre1974tr
Dec 18 2007, 12:59 AM
QUOTE(herakles @ Dec 17 2007, 11:03 AM)
Cehennemde ağaç oluşu bu yanmanın başka birşey olduğunu göstermez mi?
Hayır sevgili herakles, sadece Allah'ın ateşte yanmayan ağaç yaratmaya gücü olduğunu gösterir.
Kaldı ki günümüzde yanmayan mobilyalar insan eliyle üretilirken, Rabbimiz için bu çok daha kolaydır.
Selam ve sevgiler.
FreeWill
Dec 18 2007, 01:16 AM
Yahu ne agaci, ne odunu, ne mobilyasi yaw....
Allah apacik kitabina defalarca yazmis iste: "Iskence edecegim!"
Karinlarina erimis maden dolduracagim...
Yakacagim....
Kaynar sularla haslayacagim....
Kizgin demir topuzlarla, 70 arsin zincirlerle vuracagim....
Irin icirecegim, kan icirecegim....
Zakkum yedirecegim....
Zebanilere durtuklettirecegim...
Olmekle kurtulamazsiniz, derilerini degistirip degistirip iskenceye devam decegim....
Aha cehennm budur iste kardesim!...
Siz hala yok agac var, yok ot var, bocek var.... kil tuy...
C3PO
Dec 18 2007, 01:18 AM
Simdi Allah sirf tanimadigi kisilere secde etmedi diye (elini sikmadi falan degil, secde etmedi diye, neden secde etmesi gerekiyorsa gururlu bir varligin) bu Seytan denen Melegi kovuyor. Ondan sonra bu Melegin yoldan cikardigi kullarina da akil almaz iskenceler yapiyor.
Hangisi iyi bunlarin, Allah'mi Seytan'mi?
Ben Seytanin varligina inanmiyorum, neden inanayim? Seytana inananlar hic bunlari dusunmuyor mu acaba?
Emre1974tr
Dec 18 2007, 01:24 AM
QUOTE(FreeWill @ Dec 18 2007, 01:16 AM)
Yahu ne agaci, ne odunu, ne mobilyasi yaw....
Allah apacik kitabina defalarca yazmis iste: "Iskence edecegim!"
Karinlarina erimis maden dolduracagim...
Yakacagim....
Kaynar sularla haslayacagim....
Kizgin demir topuzlarla, 70 arsin zincirlerle vuracagim....
Irin icirecegim, kan icirecegim....
Zakkum yedirecegim....
Zebanilere durtuklettirecegim...
Olmekle kurtulamazsiniz, derilerini degistirip degistirip iskenceye devam decegim....
Aha cehennm budur iste kardesim!...
Siz hala yok agac var, yok ot var, bocek var.... kil tuy...
EEEeeeeeee? Ben ne dedim?
Hatta bunlar sadece birkaç misal dedim. Buzdağının minnak bir bölümü.
Tıpkı cennet tasvirlerinde olduğu gibi.
Selam ve sevgiler.
FreeWill
Dec 18 2007, 02:37 AM
Emreciim gorunmuyorsun epeydir
Neyse dogru diyorsun, Allah'in ballandira ballandira anlattigi cehennem iskencelerin ne beter cesitleri var daha kimbilir?
Dusunsene milyarlarca insan!...
Cigliklar, haykirislar, yalvaris yakarislar, tarifi imkansiz agri ve acilar icinde iskence goruyor.
Ve karsilarinda "bana inanmamak neymis, benim azabim nasilmis gorun!.." diye parmak sallayan bir Tanri.
Sevgili Emre, ben inanmiyorum boyle bir tanriya.
Muhammed'e, Kuran'a inanmiyorum.
Aklim, vicdanim, sagduyum kabul etmiyor.
O kadar denedim, ugrastim, cabaladim inanayim diye, olmadi.
Elimden geleni yaptim "muhurlenmis kalp gozu" mu acmak icin.
Olmuyor, olmuyor.
Yalan yere "Ey Allah'im, sana inandim, iman ettim!" deyip de kendi kendimi kandirmak olmaz.
Hem zaten boyle yapmakla Allah'i da kandiramayacagimi biliyorum.
Bu gune kadar kimseye "bilerek" bir kotuluk yapmadim, ne insan ne de hayvan kimsenin canini yakmadim.
Cocuklarima, hatta kopegime dahi bir fiske tokat atmadim simdiye kadar.
Calmadim.
Birak tecavuzu, kimsenin karisina kizina yan gozle bakmadim.
Esimi aldatmadim.
Kimsenin malini mulkunu yagmalamadim, talan etmedim.
Tehdit etmedim.
Harac istemedim.
Kimseyi oldurmedim.
Ama gel gelelim, ilahi, kutsal denen kitaplara, Tanri'nin kendisi ile konustugunu iddia eden peygamberlere, hele hele ne zakkumlu zebanili cehennem iskencesine, ne de iri gozlu bakireler vaad edilen cennet ortamina inanamadim.
Evet inanmiyorum, (inanamiyorum) "dinlerin" tasvir ettigi Tanri anlayisina.
Tekrar soyluyorum:
Aklim, vicdanim, sagduyum kabul etmiyor.
O kadar denedim, ugrastim, cabaladim inanayim diye, olmadi.
Elimden geleni yaptim "muhurlenmis kalp gozu" mu acmak icin.
Olmuyor, olmuyor.
Yalan yere "Ey Allah'im, sana inandim, iman ettim!" deyip de kendi kendimi kandirmak olmaz.
Hem zaten boyle yapmakla Allah'i da kandiramayacagimi biliyorum.
Allah zaten beni yaratmadan once "inanmayacagimi" biliyordu.
Zaten inansam iman etsem simdi, bu sefer Allah yanilmis olur!...
Sence ben sirf inanmadim diye cehennemde iskence gorecek miyim?
Saygilar, Selamlar
C3PO
Dec 18 2007, 03:15 AM
Freewill, cok guzel yazmissin, bo soylediklerini bazen tirnak icinde sana ait oldugunu ekleyerek kullanabilirmiyim?
Emre1974tr
Dec 18 2007, 03:19 AM
Sevgili Freewill;
Eğer gerçekten iyi insansan, hiç endişelenme.
Günün birinde birşey vesile olacak ve iman edeceksin.
Cehennem , orayı hakeden gerçekten kötüler için. Eğer bu dünyada sonsuza dek yaşasaydı çok korkunç şeyleri yapacak olanlar için.
Senin iman edip etmemen, işte bu iyiliğine veya kötülüğüne karşılık gelen bir vesile. Sonsuz hainliği seçenler, bu 2 günlük dünyada öyle bir yaşam serüveni geçiriyorlar ki, tam da cehennemlik anlarında imtihanları sonlandırılıyor.
Buna karşılık iyiler, öyle bir sembolik imtihan hayatı yaşıyorlar ki, tam da cennetlik anlarında imtihanları sonlandırılıyor.
Şu an senin iman etmemen veya benim iman etmem değil, imtihanımız sonlandığında hangimizin imanlı-cennetlik olduğu önemli.
Gerçekten iyilerden olan kazanıyor, kötülerden olan ise kaybediyor. Kitabı bütünlük içinde okursan bunu sen de göreceksin.
Burada bir de dikkat etmen gereken nokta şu. Sen kendini iyi zannedebilirsin ama aslında kötülerden olabilirsin. Unutma ki Hitler bile kendini insanlığa adamış bir melek olarak görüyordu.
Kısacası eğer gerçekten iyiysen hiç korkma sevgili arkadaşım. Nasıl olsa birgün bu karanlığından çıkacak ve aydınlığa kavuşacaksın demektir.
Selam ve sevgiler.
C3PO
Dec 18 2007, 03:22 AM
Ozaman iyilige tapsak ve inansak olmazmi? neden Araplarin veya Yahudilerin yillar once psikolojik sorunlari yuzunden yazmis oldugu 10000 tane manasiz kurala inanalim?
FreeWill
Dec 18 2007, 03:22 AM
QUOTE(C3PO @ Dec 18 2007, 01:15 AM)
Freewill, cok guzel yazmissin, bo soylediklerini bazen tirnak icinde sana ait oldugunu ekleyerek kullanabilirmiyim?
Sagol.
Kullan.
sadeceta
Dec 18 2007, 03:24 AM
çünkü tüm bunları 1400 sene önce düşünmüş olmalarından ...!
Emre1974tr
Dec 18 2007, 03:25 AM
Ali İmran Suresi 198 Ama Rablerinden korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler var.Allah katından bir konukseverlikle sürekli kalıcıdırlar orada.Allah katındaki ödüller iyiler için daha hayırlıdır.
--------------------------------------------------------------------------------
A'raf Suresi 168 Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere böldük. İçlerinde barışsever iyiler vardı ama böyle olmayan aşağılıklar da vardı. Belki dönerler ümidiyle onları güzelliklerle de kötülüklerle de imtihana çektik.
--------------------------------------------------------------------------------
A'raf Suresi 170 Kitap'a sarılanlar ve namazı kılanlara gelince, biz, barışsever iyilerin ödülünü zayi etmeyiz.
--------------------------------------------------------------------------------
Nahl Suresi 122 Dünyada ona güzellik verdik, âhirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.
--------------------------------------------------------------------------------
Şuara Suresi 83 "Rabbim, bana hükmetme gücü/hikmet bağışla, beni hak ve barış seven iyiler arasına kat!"
İnfitar Suresi 14 kötülerse cehennemin ta ortasında.
Münafıkun Suresi 10 Sizden birine ölüm gelip de, "Ey Rabbim, yakın bir süreye kadar beni geciktirseydin de içtenliğimi belgelemek için birşeyler vererek iyilik ve barış sevenler olsaydım!" demesinden önce, size rızık olarak verdiklerimizden dağıtın.
--------------------------------------------------------------------------------
Saffat Suresi 100 "Rabbim, bana barış ve iyilik sevenlerden birini lütfet!"
Selam ve sevgiler.
C3PO
Dec 18 2007, 03:36 AM
QUOTE(sadeceta @ Dec 18 2007, 03:24 AM)
çünkü tüm bunları 1400 sene önce düşünmüş olmalarından ...!
Iyi de 1400 seneden once de bunlari dusunmus olanlar var, bunlari dusunmek zor birsey degil ki, her insanin yapabilecegi seyler bunlar. Neden bunlari din haline getirelim?